16 Ekim 2010 Cumartesi

10-11 | Beşiktaş - Manisaspor

Koca bir haftayı blog'a yazı girmeden, dizilerle, filmlerle, oyunlarla geçirdikten sonra tekrar bir maç yazısı girelim. Öncelikle şunu söyleyebilirim ki geçtiğimiz 3-4 senede maçın %70-80'lik oranını defans odaklı geçiren takım için böyle sisteme alışmak sancılı olacaktır. Oluyor da... Bu tip maçlar çok kaybedeceğiz, şu anda ligin henüz 8. haftası olmasına rağmen bu yaşanılan puan kayıpları bizi belli bir noktadan sonra ligin tepesinden düşürecek. Geçen seneki ızdırap dolu oyun mu yoksa bu şekilde oynayıp yenilmek mi diye sorarsanız herhalde çoğu Beşiktaşlı bu şekilde oynayalım, kaybedeceksek bu şekilde kaybedelim düşüncesini belirtecektir. Şu etapta oyuncuları tek tek eleştirmenin anlamı yok. Guti'siz-Quaresma'sız çıkılan maçta bu kadar oynayabildik, Tabata atılmasaydı oyun dönebilirdi de. Ofsayttan yenilen 3. gol ise iyice demoralize etti. Ernst Guti de olsa Quaresma da olsa bir başkası da olsa takımın herşeyi. Allah tutup getirenden razı olsun. Son olarak; kör göze parmak sokmak gibi olacak ama resmen varlık içinde yokluk çekiyoruz. 2 tane iyi 1 tane de vasat kalecimiz varken ısrarla vasatı seçmek değişik bir düşünce yapısı olsa gerek. Kalede kim olursa olsun Hakan hiç bir şekilde bu takımın 1. kalecisi olamaz, olmamalı. Bu yaşa kadar yan top zafiyetini gidermemişse bundan sonra da gideremeyecektir. Ancak futbolcu ıslıklamak rezil bir durum. Zaten 10 saniye ardından gelen "Hakan'ı yuhlayan siktirsin gitsin" tezahüratı gerekli yerlere ulaşmıştır. Perşembe günü UEFA gruplarındaki en kritik maçlarımızdan birini oynayacağız. İnönü'de çıkarılabilecek 3 puan bizi bir üst tura taşır. Hakan'sız Holosko'suz Nihat'sız bir 11'le 3 puanı almak dileğiyle...