16 Ocak 2010 Cumartesi

İBB - Beşiktaş

Yine olmadı. 4 maç, 2 yenilgi-2 beraberlik. Gören duyan da Milan falan zannedecek. İBB lan altı üstü. Şu yenilginin 31 Ocak'ta verilecek karara zerre faydası olduysa yenilgi için zil takıp oynayabilirim. Hastalıktan dolayı yarım gözle izledim maçı. Görebildiğim kadarıyla tel tel döküldük. Ama çölde bi vaha edasıyla Necip gümbür gümbür geliyor. Bu maçta İsmail de oynadı. Bi de sushi-boy'u görebilseydik sahada iyi olcaktı. Dakika 70 küsür. 1-0 gerideyiz ve mutlak galibiyet lazım. Oyuna giren Nobre, oyundan çıkan Bobo. İşte böyle de bi vizyon sahibi teknik direktöre sahibiz. Şu kadar yazıyı bile boş yere yazdım aslında. Maçla ilgili yorumlanabilecek tek tablo;

Son 9 maç ;

04.12.2009 Beşiktaş 0 - 0 Diyarbakırspor
08.12.2009 Beşiktaş 1 - 2 CSKA Moscow
13.12.2009 Manisaspor 1 - 1 Beşiktaş
18.12.2009 Beşiktaş 2 - 3 Bursaspor
22.12.2009 Manisaspor 2 - 1 Beşiktaş
06.01.2010 Beşiktaş 4 - 4 Vitesse
09.01.2010 Beşiktaş 0 - 0 Hamburger Sv
12.01.2010 Beşiktaş 1 - 3 Kasımpaşa
16.01.2010 İBB 1 - 0 Beşiktaş

Galibiyet : 0
Mağlubiyet : 5
Beraberlik : 4
Attığı gol : 10
Yediği gol : 16

Karşıyaka - Beşiktaş

Chatman’sız bi şekilde geldiğimiz İzmir’de maça Engin-Muratcan-Newley-Adem ve Likholitov 5’iyle başladık. Garip bi 5 olarak gözüktü bu bana. Ama maça çok iyi başladık. Newley-Engin ve Likholitov’la etkili olduğumuz ilk periyodda özellikle Likholitov göz kamaştırdı. İlk periyodda 10-21’lik üstünlüğümüz vardı.

İkinci periyodda Karşıyaka oyunda dengeyi kurdu ve ilk periyodda kaçan boş şutlar girince 0-0’dan sonra maça ilk kez 33-33’lük skorla eşitlik geldi. Bi pozisyonda Engin’i yakalamaya çalışan Hoolston Engin’in ayağına takılarak yere düştü ve dizi döndü. Devreye de Newley’nin son saniye üçlüğüyle 38-33 önde girdik.

3. periyodda skor üstünlüğü sürekli el değiştirirken Toolson ve Wesson önderliğinde hücumu domine eden Karşıyaka farkı 9’a kadar çıkardı. Ama Cevher ve Haluk’la 3’lük bulup farkı 3’e indirdik ve 60-57’lik skorla ümitlerimizi son periyoda taşıdık.

Son periyodda kenarda unutulan bi Baxter vardı. Adem de bana göre oldukça şans buldu bu maç. Son periyod da 3.nün kopyası gibi oldu. Skor üstünlüğü sürekli el değiştirdi. İki takım da farkı 4-5 civarına kadar çekip sürekli rakibine yakalandı. Son 25 saniyeye de 77-77’lik beraberlikle girildi. Karşıyaka mola aldı. Mola dönüşü Burak Bıyıktay’ın isteğiyle mi yapıldı, Haluk Yıldırım insiyatif mi aldı bilemiyorum ama top kenardan içeri sokulur sokulmaz maçın yıldızı Toolson’a faul yaptı. Toolson iki atışı sokarak Karşıyaka’yı bi adım öne geçirdi. Son topu orta sahaya getirmemizi sağlayacak olan molamız sanıyorum bitmişti. Topu pota altından oyuna soktuk. Sete yerleşip uygun adamla topu buluşturup pozisyon alıncaya kadar süre 7’ye 8’e kadar düşmüştü. Son saniyede biraz da şansın yardımıyla doğru adamı 3’lük çizgisinin gerisinde bulduk ama Engin’in şutunda girecek gibi giden top çembere sekip çıkınca 79-77’lik skorla maçtan yenik ayrıldık.

Son söz olarak Karşıyaka taraftarına ise helal olsun diyelim. Gerçekten basketbolda tebriği hak ediyorlar. Bugün yine harika bi ambiyans vardı salonda. Futbolcular da maçı izlemeye geldi. Ve taraftarla birlikte basket takımlarını desteklediler. Akatlar’da 500 kişiye oynadığımız maçları düşünüyorum da, imrenmemek elde değil…


Tv'de Hafta Sonu

16 Ocak Cumartesi
13:30 Dardanelspor-Kayseri Erciyesspor / D Spor
14:30 Hamilton-Rangers / Futbol Smart
14:45 Stoke-Liverpool / Spormax
16:30 Leverkusen-Mainz / TRT 3
17:00 S.United-Middlesbrough / Euro Futbol
17:00 Celtic-Falkirk / Futbol Smart
17:00 Man United-Burnley & Chelsea-Sunderland / Spormax
18:00 Nigeria-Benin / Eurosport
19:30 Everton-Man City / Spormax
20:30 Mısır-Mozambik / Eurosport
20:30 Beşiktaş-İstanbul BŞB / TRT 1
21:00 A.Bilbao-Real Madrid / NTV
21:45 Bari-İnter / NTV Spor
22:00 PSG-Lille / Kanal A
23:00 Barcelona-Sevilla / NTV

17 Ocak Pazar
13:30 Karşıyaka-Adanaspor / D Spor
15:30 Aston Villa-West Ham / Spormax
15:30 N.Breda-Ajax / Futbol Smart
15:30 Utracht-Twente / Euro Futbol
16:00 Milan-Siena / NTV Spor
17:30 Denizlispor-Bursaspor / TRT 1
18:00 Bolton-Arsenal / Spormax
18:00 Gabon-Tunus / Eurosport
20:30 Kamerun-Zambiya / Eurosport
20:30 Galatasaray-Denizli Belediyespor / TRT 1
21:45 Napoli-Palermo / NTV Spor
22:00 Valencia-Villareal / NTV
22:00 Bordeaux-Marsilya / Kanal A

Programda bugün Karşıyaka-Beşiktaş basket maçı dolayısıyla izlenemeyecek olan, son 4 senede 3 kez müzemize götürdüğümüz Türkiye Kupası 4. hafta maçı var. 2 maçta alınan 0 puan bi anda Türkiye Kupası hedefimizden uzaklaştırdı bizi. Kalan son 2 maçı kazansak bile gruptan çıkamama ihtimalimiz var. Bugünkü İBB maçına dair tek isteğim olabildiğince genç ağırlıklı bi kadroyla maça başlayabilmek. Rıdvan, İsmail, Necip, Holosko, Bobo bunlar oynasın. Tabata bile oynasın be. Herifin götü uyuştu kulübede. Puan kaybı olacaksa da bu şekilde olsun, gerisi mühim değil...

Twitter'ın Nimetleri

Doğru ünlüleri takip ederseniz gerçekten çok keyifli bi sosyal platform oluyor Twitter. Daha önce burada Ersin Düzen'le Mehmet Demirkol'un kapışmasını vermiştim. Bu ve bunun gibi detaylar pc başında geçirilen zamanda yüzlerde tebessüm yaratabiliyor. Özellikle tweet'ini beklediğim ünlüler arasında Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu, Feridun Düzağaç gibi ünlüler var. İşte bu listedekilerden Selçuk Erdem'in tweet'i ve gördüğüm ilk andan itibaren her bakışımda yüzümde tebessüm oluşmasını sağlayan karikatürü...


(Bu da orjinalini bilmeyenler için gelsin...)

15 Ocak 2010 Cuma

After Eight Thin Chocolate Mints

Son keşfim. Nestle'den orgazmik bi tad. After Eight - Thin Chocolate Mints adından da anlaşılacağı gibi içerisinde incecik bi nane tabakası var. Çikolata zaten benim için yendikçe yenilesi bişeydir. Bi de içinde nane ferahlığı olunca insan "hadi bi tane daha", "hadi bi tane daha" dememek için kendini zor tutuyor. Türk kahvesi, Hare Kremalı ve Türk Kahveli Likör, After Eight üçlüsü en az MAF kadar iddialı oluyor. Sanırım duty-free'lerde bulunabiliyor. Tansaş - Migros tarzı yerlerde denk gelmedim. Eğer oralarda da varsa evdeki paketi gönül rahatlığıyla bitirebilirim. Gören, duyan varsa yorumlarda ses ederse sevinirim. Afiyer olsun...

13 Ocak 2010 Çarşamba

Pixar

İyi bi sinema eleştirmeni ve izleyicisi olmadığımı daha önce de ifade etmiştim. Kimsenin beğenmediği bi filmi taparcasına beğenebilirim, herkesin beğendiği ve zilyonlarca oskar heykelciği alan bi filmden ise ölesiye tiksinebilirim. Şu ana kadar beni hiç bir zaman yanıltmayan tek firma ise Pixar diyebilirim. Pixar'la ilk tanışmam 94 ya da 95 yılında sinemada izlediğim Toy Story filmiyle oldu. Yapım yılı 94 olan filmden 2010'a geldik. Kendilerini gram bozmadılar ve teknolojiyi hep son damlasına kadar kullandılar. Pixar Animasyon Stüdyoları'ndan çıkan tüm filmleri izledim, hepsine bayıldım. Buna animasyonları, çizgi filmleri çok sevmemin ve zaman zaman da olsa anime'lere ilgi göstermemin sebep olduğunu söyleyebiliriz.

Toy Story (1994)
A Bug's Life (1998)
Toy Story 2 (1999)
Monsters Inc. (2001)
Finding Nemo (2003)
The Incredibles (2004)
Cars (2006)
Ratatouille (2007)
Wall-E (2008)
Up (2009)

Her biri efsane olmuş bu filmlerin yanında kısa film'leri de mükemmel ötesidir. Hatta şöyle ki 1986'da Luxo Jr. adıyla yaptığı kısa film Oscar'a aday olan ilk animasyondur. Şu her Pixar filminden önce çıkıp oradan oraya zıplayan bi masa lambası var ya, işte o Luxo Jr. Söz konusu animasyonu buradan indirip, izleyebilirsiniz.

The Adventures of André & Wally B. (1984)
Luxo Jr. (1986)
Red's Dream (1987)
Tin Toy (1988)
Knick Knack (1989)
Geri's Game (1997)
For The Birds (2000)
Mike's New Car (2002)
Boundin' (2003)
Jack-Jack Attack (2004)
One Man Band (2005)
Car's Epilog (2006)
Mater and The Ghostlight (2006)
Lifted (2006)
Your Friend The Rat (2007)
Presto (2008)
Burn-E (2008)
Partly Cloudy (2009)
Dug's Special Mission (2009)

Gerek kısa filmler olsun, gerek uzun metrajlı filmler olsun çağımızın en güzel nimetlerinden biri olan Blu-Ray kalitesinde izlenirse alınan keyif orgazmik boyutlara çıkabiliyor. Heyecanla bu sene çıkacak olan Toy Story 3, ve 2011'de çıkacak olan The Bear and The Bow'u beklemeye başladım, onların da en az öncekiler kadar güzel ve eğlenceli olacağından şüphem yok...

12 Ocak 2010 Salı

ZTK | Beşiktaş - Kasımpaşa

Ocak ayı ortasında amaçsız kalan bi Beşiktaş uzun süredir görmüyorduk. Yönetimin ve teknik kadronun gider ayak son icraatı bu oldu. Kadroda yine artık Mustafa Denizli sayesinde tek kelimeyle "tiksindiğim" Uğur İnceman, İbrahim Kaş, Nihat, Tello vardı. Gözler Nobre'yi ve Tabata'yı da bonus olarak aradı.

Kasımpaşa oyuna hızlı girip birinde pamuk prenses Uğur İnceman'ın hatasıyla birinde yeni transferimiz kaleci Ramazan Özcan'ın hatasıyla 2 gol buldu. Oyunu dengelemiştik ki fatality darbesini dünyanın en vasıfsız ve en çirkin sağ beki İbrahim Kaş vurdu. Ceza sahası içinde adama tekme atmanın başka bi açıklaması olamaz zaten. İlk yarının son dakikasında "telefon klübesinde çalım atabilen" Yusuf'un golüyle farkı 2'ye indirip soyunma odasına öyle gittik.

Necip-Rıdvan ikilisi klübede otururken şu adamların oynaması vicdansızlıktan başka bişey değildi. Maçtan sonra o gevşek Çeşmeli ağzıyla "Netçede bunlar doğal şeyler" diyecek olan Mustafa Denizli'nin yufka yüreği Necip'in klübede oturmasına dayanamadı ki maç başı aldığı paraları fifty-fifty yaptığı Uğur İnceman'ı çıkarıp Necip'i ve CSKA maçında şanssız bi şekilde sakatlandıktan sonra yavaş yavaş form tutmaya çalışan Holosko'yu aldı, ama atı alan Yılmaz Vural Beşiktaş'ı geçmişti. Oyuna 2 değişiklikle başlayan Mustafa Denizli son hamle olarak göz yaşları içinde defansif forvet Nobre'yi oyuna sürdü. Tabata o sırada california roll'ünü sipariş etmiş chopstick'leri birbirinden ayırmakla meşguldü. Ondan sonrası zaten işkence şeklinde geçen maç ilk yarıda gelen gollerle 3-1'lik mağlubiyetimizle sonuçlandı.

Necip'in oyuna sonradan girip oldukça iyi bi performans sergilemesine ise malesef sevinemiyorum. Çünkü Uğur İnceman ölmeden, Mustafa Denizli'nin kazara Uğur'u kesip Necip'i oynatacağını, Nihat'tan sağ açık, Bobo'dan sol açık yaratma fantezisinden vazgeçeceğini, İbrahim Kaş'ın ve İbrahim Üzülmez'in basiretsizce 90 dakikayı tek bi isabetli orta açmadan bitirdiğini farkedip onları keseceğini, Rıdvan - Batuhan gibi isimlere şans vereceğini hiç düşünmüyorum. Eğer buınlar olacak olsa Ocak ortasında amaçsız bi Beşiktaş izlemenin bile güzel yanları olduğunu söyleyebilirdim. Maddi olarak yerlerde sürünen takım bakalım sportif başarı olarak da ne kadar boka batabilecek önümüzdeki günlerde göreceğiz...

Fernando José Torres Sanz

Bilinen adıyla Fernando Torres. Nam-ı diğer El Nino veya The Kid. Ryan Giggs gibi büyük bi ustadan sonra belki de futbolunun en verimli çağı olan 25 yaşındayken bu listeye girmesinin sebebi 118 yıllık klüp tarihinde 50 gole en çabuk ulaşan isim olması. Bunu 72 lig maçında başardı. Kolay değil... Liverpool forması altında daha önce bu sayıya en kısa sürede ulaşan iki isim ise, 80'er maç ile Sam Raybould ve Albert Stubbins'di. Anfield Road ve KOP bu adama ilham veriyor, orası bi gerçek. 38 lig maçında 35 golü var Anfield'da. Sezon başında kontratını 2014'e kadar uzatmış ve haftalık 70000 £ olan sözleşmesini aldığı zamla 110000 £'a çıkarmıştı. Yıllık kazanç 5,000,000 £'un üzerinde. Daha çok kazansın ama Liverpool'dan ayrılmasın. Önce Atletico Madrid'lilerin gönlünde taht kurdu ve daha şimdiden KOP tribünleri adına tezahuratlar yaptı. Fernando Torres...

His armband proved
He was a red

Torres, Torres

You'll never walk alone it said

Torres, Torres

We bought the lad

From sunny Spain

He gets the ball

And scores again
Fernando Torres
Liverpool's number nine


11 Ocak 2010 Pazartesi

Onitsuka Tiger

Adidas ve Nike'tan bıkmış bünyem ayakkabıda abeci olmayan yeni marka arayışları içindeydi. O sırada markafoni'de Pazartesi başlayacak olan Onitsuka kampanyasını gördüm ve beklemeye başladım. Güzel bi model, desen, renk görürsem çökme kararı almıştım. Tam olarak kafamdaki ayakkabıyı buldum diyebilirim. Umarım Onitsuka, Adidas veya Nike kadar rahat bi ayakkabıdır. Markafoni'nin güzel indirimlerinin yanında tek bokluğu kampanya süresi bittikten sonraki 1 hafta içinde ürünün kargoya veriliyor olması. Bu da istediğiniz ürünün elinize geçmesini 2 haftaya kadar çıkarıyor. Kapı çalıp kargo geldiğinde de "ulen ben bişey istememiştim, hayırdır inşallah" oluyor insan. Neyse, bu güzel indirimler için göze alınabilecek bi süre. Davetiye isteyen olursa yorumlara mail'ini bırakabilir...

10 Ocak 2010 Pazar

All-Star'da Türk Baskını

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Ne 3'lük yarışması favorim, ne smaç yarışması favorim, ne maçın favorisi ne de MVP favorim hiç biri tutmadı. Bu yağmurlu İzmir gününde eve kapanıp bu organizasyonu izlemek hakikaten keyifli oldu.

Organizasyon 3'lük yarışmasıyla başladı. Ve ilk turda ben de dahil herkesin favorisi olan Simas Jasaitis 14 puan toplayarak, 9 puan toplayan Serkan İnan'la birlikte elendi. Finale çıkan üç isim olan Engin Atsür, James Baron, Ryan Toolson sırasıyla 17,22,20 atarak finale yükseldiler. Finalde Engin Atsür 19, James Baron ve Ryan Toolson 18 sayı attı ve böylece 3 sene üstüste 3'lük yarışmasının ünvanı Beşiktaş'ta kaldı. Bundan önceki iki sene de Ömer Ünver yarışmayı kazanarak ünvanı Beşiktaş'a getirmişti.

3 sayı yarışmasının ardından kısır geçmesi beklenen smaç yarışmasına geçildi. Favorim olan Jermareo Davidson 100 puanı bile geçemedi. Tarrance Kinsey'nin katılmamasından sonra yarışmaya dahil edilen Lonny Baxter bende hayal kırıklığı yarattı. İlk turda bence smaç organizasyonunun en iyi smacını 3. smacında vuran Sinan Güler 139 puanla 1. sırada, 135 puan alan Brandon Bowan'ın önünde finale çıktı. Final turu, ilk tura göre kısır geçti. Yarışmadaki tek Türk olmasının avantajıyla seyirci desteğini arkasına alan Sinan Güler, jüriyi de etkileyerek Brandon Bowan'ın önünde smaç yarışmasının şampiyonu oldu. Yarışmaya katıldığı 3. senede ilk şampiyonluğunu kazanan Sinan Güler, 2. organizasyonda da bi Türk oyuncunun şampiyon olmasını sağladı.

Günün son organizasyonu All-Star maçı da bi kaç hareket dışında yine her zamanki soğukluğunda geçti. Maçın 2. periyodunda giden elektrikler can sıksa da tekrar geldiğinde 3. periyod henüz başlamak üzereydi. 5 dakikalık bi bölüm kaçırdım orda da inanılmaz şovların döndüğünü düşünmüyorum. Eğer öyle olduysa da çok afedersiniz şansıma tüküreyim. Sonuç olarak Türk yıldızlar All-Star tarihindeki ilk galibiyetini koç Orhun Ene yönetiminde alarak tarihe geçti. Maça damgasını Kaya Peker 26 sayı 12 ribaund 5 asistle vurarak MVP ödülünü aldı. Engin Atsür 20 sayı 4 ribaund 5 asist, genç Furkan Aldemir 15 sayı 11 ribaundla etkili oldu. Yabancılar cephesinde skor bazında dengeli bi dağılım olsa da öne çıkan oyuncular 13 sayı 6 ribaund 5 asistle Mire Chatman, 16 sayı 2 ribaund 2 asistle Igor Rakocevic ve 13 sayı 3 ribaund 2 asistle Radoslav Rancik oldu. All-Star tarihindeki ilk galibiyetini alan Türk yıldızlarını başta koç Orhun Ene olmak üzere kutluyorum...

Wayne Mark Rooney

Nam-ı diğer domuzcuk. Hastasıyız...