23 Nisan 2010 Cuma

Tv'de Hafta Sonu

Eyjafjallajökull Yanardağı

23 Nisan Cuma

21:30 Bochum-Stuttgart / TRT 3

24 Nisan Cumartesi
13:00 Sibir-CSKA Moskova / Spormax
14:30 Boluspor-Orduspor / D Spor
14:45 M.United-Tottenham / Spormax
15:30 Göztepe-Tokatspor / Yeni Asır TV
16:30 M'Gladbach-Bayern Munich / TRT 3
19:00 Beşiktaş-Sivasspor / Lig TV
19:00 Barcelona-Xerez / NTV
19:30 İnter-Atalanta / NTV Spor
19:30 W.Bremen-Köln / TRT Haber
19:30 Arsenal-Manchester City / Spormax
21:00 R.Zaragoza-Real Madrid / NTV
22:00 PSG-Rennes / Kanal A

25 Nisan Pazar
14:00 Aston Villa-Birmingham / Spormax
14:30 Samsunspor-Konyaspor / D Spor
15:00 Kasımpaşa-Fenerbahçe / Lig TV
16:30 Hoffenheim-Hamburg / TRT 3
16:30 Hibernian-Rangers / Futbol Smart
17:00 Burnley-Liverpool / Spormax
18:00 Chelsea-Stoke City / Spormax (DÖNÜŞÜMLÜ)
18:00 Toulouse-Auxerre / Kanal A
18:30 Freiburg-Wolfsburg / TRT 3
19:00 Galatasaray-Bursaspor / Lig TV
21:45 Roma-Sampdoria / NTV Spor
22:00 Marseille-St Etienne / Kanal A
22:00 Santos-Sao Paulo / Spormax

26 Nisan Pazartesi
20:00 Bucaspor-Gaziantep BB / D Spor
20:00 Eskişehirspor-Trabzonspor / Lig TV
21:45 C.Palace-W.B.Albion / Futbol Smart

Fenerbahçe maçından sonra kalmayan şampiyonluk ümitlerinin üstüne bence 2.lik ihtimali de bitik gibi birşey. Sezonu en azından 2-3 hafta daha erken açmamak pahasına 3.lüğe yerleşmemiz lazım. Bunun için de tek çare 4 maç 12 puandır. Rakip daha önce İnönü'de hiç yenemediğimiz 1 beraberlik alıp 3 kez mağlup olduğumuz Sivasspor. Dikkat çeken bir başka nokta ise Sivasspor'un İnönü'ye geleceği maçlarda hep gergin bir atmosfer olması. Daha önceki maçlarda Çarşı'ya yapılan ithamlar ve Paf takımla çıkarız konuşmaları damgasını vurmuştu. Bu hafta da Bilica, Emre, Lugano ve Aziz Yıldırım damga vuracak. Taraftar protestonun yanında takıma desteğini esirgemeyecektir. İbrahim Toraman, Bobo, Ernst en çok bağırlara basılan oyuncular olacak diye düşünüyorum. Gelecek sene takımda olmayacağı neredeyse kesinleşen İbrahim Kaş'ın yerine sezonun son maçlarında Rıdvan'ı görsek, seneye beklerimi Rıdvan ve İsmail Köybaşı olsa... Neyse, başımızda Mustafa Denizli var diyor ve susuyorum. İyi haftasonları dilerim...

Sweeney Todd : The Demon Barber of Fleet Street

Filmi arşivden bulup çıkardığımda hiç konusuna, türüne falan bakmamıştım. İzlemeye koyuldum. Johnny Depp şarkı söylemeye başladı. Aha dedim, bu tür müzikal olsa gerek :) İlk müzikal deneyimim olmasına rağmen filmden oldukça hoşlandığımı söyleyebilirim. Yani en azından bu yaşıma kadar izlediğim türlerin dışında bir türdü ve ilgimi çekti. Tim Burton'ın yönetmenliğini yaptığı filmde Johnny Depp, 1700lü yılların sonlarında yaşamış bir İngiliz seri katilin hayatını oynuyor. Anlatılanlara göre Sweeney Todd, berber dükkanına gelen müşterilerin boğazını kesiyor ve hazırladığı bir düzenekle onları yakıyormuş. Tim Burton'ın daha önce Batman serisi, Mars Attacks ve Sleepy Hallow filmlerini izlemiştim. Bu filmi de aradan çıkarmış oldum. Johnny Depp'in de performansına bir kez daha hasta oldum. Filmin soundtracklerini de Hans Zimmer, John Williams gibi mükemmel besteciler arasında yer alan Danny Elfman yapmış. Müzikalden hoşlanan bir insan zaten filmi izlemiştir diye düşünüyorum, önerim filmi henüz izlememiş olanlara. Değişik bir tür arayan sinema severlere şiddetle önerebileceğim bir film. İyi seyirler...

22 Nisan 2010 Perşembe

Thick as Thieves

Öncelikle şunu söyleyeyim Hollywood'dan Morgan Freeman çıksa yerim modunda bir insanımdır. Aslında film elimde uzunca bir süredir vardı ancak external'ın köhne köşelerinde kaldığından izleme fırsatım olmamıştı. External'ı kurcalarken denk gelince izleyeyim dedim. The Usual Suspects ve Ocean's serisi karışımı bir film olmuş. Hollywood'un son yıllarda sıkça yaptığı filmin sonunda seyircileri afallatma istekleri bu filmde de tavan yapmış durumda. Filmden kısaca bahsetmek gerekirse Morgan Freeman eski bir hırsız. Metroda bir gün giderken metrodaki yolcuları soymaya çalışan Antonio Banderas'ı görüyor ve beraber büyük bir soygun planlıyorlar. Konu açısından klişe gibi gözükse de Morgan Freeman ve Antonio Banderas gibi iki usta isim için bile izlenir. Bir de filmde Radha Mitchell gibi bir güzellik olunca film su gibi akıp gidiyor. Soundtrack olarak da filmin temasına uygun olarak Rus müzikleri seçilmiş. Yıllar önce dinlediğim ve çok beğendiğim t.A.T.u.'nun "Nas Ne Dagoniat" şarkısını da duyunca lise yıllarıma gittim. Sonuç olarak gerek kadrosu, gerek de senaryosuyla izlenebilecek bir film diye düşünüyorum. Keyifli seyirler...

21 Nisan 2010 Çarşamba

2010 NBA Playoff #2

NBA'de sezon başlarken batug.com harika bir kitapçık çıkarmış ve biz NBA severleri ihya etmişti. Sezon başında çıkan kitapçık için sizi buradan alalım. Şimdi de playoff turu için yine harika bir kitapçık çıkarmışlar. 82 sayfa, bir baskıcıda bastırıp baş ucuna koyulup okunacak kalitede. Böyle güzel ve hummalı bir çalışma için teşekkürlerimi sunuyorum emeği geçen herkese...

2010 NBA Playoff kitapçığı...

20 Nisan 2010 Salı

Leader Ramen

Tansaş'ta fıldır fıldır noodle aradığımı ve mahalle bakkalı mantığıyle çalışan Tansaş'ın her seferinde 2şer 3er tane getirdiği noodle'ların hemen bittiğini ve uzun süre gelmediğini daha önceden belirtmiştim. Bu sefer şansımı Migros'ta denedim. Raflarda yine en sote yerde dizilmişlerdi, 3 paket aldım. Yanlarında da ilk defa gördüğüm Leader Ramen marka mantarlı, tavuklu, acılı çeşitleri olan yeni, en azından benim için yeni bir noodle gördüm. Cup'ın içinde. Paketi aç, içindeki sosu üzerine boşalt, kaynar suyu ekle, 3 dakika bekle ve noodle hazır. Böyle pratik şeyler aç olduğunuz anlarda çok iş görebiliyor. Şu ana kadar sadece mantarlısını denedim, üzerine 2 dilim de peynir erittim oldukça başarılı oldu. Duyduğuma göre Carrefour'larda da uzun süredir satılmaktaymış. Denk gelirseniz bi denemenizi tavsiye edebilirim. Afiyet olsun...

19 Nisan 2010 Pazartesi

Digglet Bilica

Kazma olayını eski Galatasaraylı Capone'den öğrenmiş olmalı. Bilmeyenler için olayı kısaca şöyle özetleyeyim. Hadise 2004 yılında Gremio'nun 100. yılında cereyan ediyor. Gremio o sene 2. lige düşüyor. 100. yılını kutlayan bir klüp için oldukça zor bir hadise olsa gerek. O sene küme düşme olayından sonra başka bir skandal daha yaşanıyor. Gremio'nun süper lüks 2 katlı takım otobüsünde alt kat eğlenceye ayrılmış durumda. Oyun masaları, mini bar, ses sistemi, televizyon vs. Üst kat da oyuncuların dinleneceği şekilde tasarlanıyor.

Fakat Gremio'lu 2 oyuncu otobüsün konforunu farklı bir şekilde kullanmaya niyetleniyor. Parana'ya 1-0 kaybedilip küme düşülen maçtan sonra o zamanki başkan yardımcısı Helio Dourado otobüsün en arka koltuğunda -ki bu da 36. koltuk oluyor- iki oyuncuyu çıplak bir şekilde gülüşürken ve çok samimi bir şekilde tabir-i caizse basıyor. Sezon sonunda 2 futbolcu da takımdan ayrılıyor. Biri futbolu bırakıyor, bir diğeri de olanca haysiyetsizliğiyle Fenerbahçe'de top tepiyor. Olay Brezilya'da hâla Poltrona 36 yani 36 numaralı koltuk skandalı ismiyle anılıyor. Hâtta Gremio'nun ezeli rakibi Internacional'in yeni aldığı takım otobüsünde 36 numaralı koltuğa yer vermediği biliniyor. Ne diyelim Bilica yuvarlanmış, kapağını bulmuş. Gelinle damada bir ömür boyu mutluluklar...

dipnot: cezasahasi.net yazarlarına teşekkürler...

18 Nisan 2010 Pazar

Fenerbahçe - Beşiktaş

ŞEREFSİZSİN..!

Ligin bizim için bittiği hafta oldu. Bundan sonra ne 5.liğe ineriz ne 3.lüğe çıkarız. Üstüne üstlük bu kadro sıkıntısında bir de Ernst ve İbrahim Toraman gibi takımın omurgasından 2 ismi kaybettik. Maç bi 5-10 dakika daha oynansaydı ikinci bi 25 Ocak 2004 Samsunspor sendromu yaşanabilirdi. Maçın bitiş düdüğü imdada yetişti. O gün Samsunspor maçında verilen kartlara baktığımızda da hepsi doğruydu ama o kartlara gelene kadar gerilen sinirler, rakibe verilmeyen kartlar, çifte standartlar vardı. Oyuncular cezayı hakem kesmiyorsa kendimiz keseriz mantığıyla hareket ettiği için 5 kırmızı kart görmüştük. Bugün de verilen 2 kırmızı karta bakarsak ikisi de doğru. Ama ona gelene kadar gay Bilica'nın, Lugano'nun, Gökhan'ın, Emre'nin kartlık pozisyonları var. Maçtan önce teknik, taktik işlerine girmeden ne olursa olsun almamız gereken bi maç olduğunu söylemiştim. Yine de şunu yazmadan geçemeyeceğim; 9 defans, 1 Bobo, 1 Tello ile 1. dakikada gol yeyip, 89 dakika gol atamadık. Bu da Mustafa Denizli dehası olsa gerek.

En dibe bi not düşelim : Bundan sonra Beşiktaş maçlarına rakip oyuncular ellerine petrol sürüp çıksın. Belki hakemler topun üzerindeki izlere bakıp penaltı vermeyi akıl edebilir...


(Bilica penaltı noktasında anasının haysiyetini ararken...)