1 Mayıs 2010 Cumartesi

Chicago Bulls - 1997

Tarih 13 Haziran 1997. NBA finallerinde Chicago Bulls, rakibi Utah Jazz karşısında. Seride durum 3-2. 6. maç Bulls'un salonunda United Center'da. Maç öncesi seramonisi mi denir ne denir artık bilemiyorum. Bildiğim tek şey var, ne zaman izlesem tüylerim diken diken olur.



Maçın son topunda Michael Jordan içeri penetre edip topu 3'lükte boş durumda olan Steve Kerr'e çıkarmış, Kerr'de sayıyı bularak Chicago Bulls'un üstüste 2. şampiyonluğu 90-86'lık skorla elde etmesini sağlamıştı. Ron Harper, Steve Kerr, Toni Kukoc, Scottie Pippen, Dennis Rodman, Luc Longley ve tabi ki majesteleri Michael Jordan. Yetiştiğim zamanlardaki en belirgin hanedanlık dönemleriydi benim için. Tekrardan kadroyu saygıyla anıyorum...

Michael Carlisle Hall

67. Altın Küre ödül töreninde sevenlerinin karşısına kemoterapiden dökülmüş saçlarını kamufle etmek için bereyle çıkan Michael C. Hall'dan sonunda sevindirici haber geldi. Lenfoma kanserine yakalanan Hall'un doktoru kanseri başlama evresinde keşfettiklerini ve böylece hastalığı atlatmanın daha kolay olacağını açıklamıştı. Doktoru doğrular nitelikte haberler de geldi. Michael C. Hall durumunun çok iyi olduğunu açıkladı ve saçlarının çıkmaya başladığını söyledi. Şu anda saçları Arjen Robben ve Estaban Cambiasso arası bir durumda olsa da bu da önemli bir gelişme Dexter için. Dizide Angel Batista'yı oynayan David Zayas ve Debra Morgan'ı oynayan eşi Jennifer Carpenter da Dexter'ın iyi durumda olduğunu 5. sezon çekimlerine Eylül gibi başlanacağını ve dizinin 5. sezonunun Ocak'ta gösterime gireceğini açıkladı. Ne diyelim, merakla daha iyi haberleri ve 5. sezonu Dexter severler olarak bekliyoruz...

29 Nisan 2010 Perşembe

Jose Mourinho

Başlıkta iki yarı finalist takımın adını ya da bir başka şeyi kullanmamamın sebebi "special one"dır. İtalya'da "istediğim zaman gol atarım"ı, İspanya'da "ben izin vermeden gol atamazsınız"ı oynadı. Ve sonunda kazanan o oldu. Busquets oyunu çirkinleştirip Motta'nın atılmasını sağlamasaydı Inter yine vatan millet Milano oynar mıydı orasını herhalde Jose Mourinho'dan başkası bilemez ancak Busquets'in bu rolüne karşılık 90+1'de gelen ve çoğu kişiye göre el olmasa da bence el olan pozisyonda Barcelonalıların canının yanmasına sevindim. İspanya'da Barcelona'yı desteklememe rağmen sadece Mourinho için Inter'i desteklediğimi ve futbolun benim için 1 numarasının elinde Şampiyonlar Ligi kupasının kalkmasının güzel olacağını söylemiştim.

Guardiola çaresizce saldırdı, Mourinho inanılmaz bir şekilde kalesini savundu. Eto'o sol bek, Milito sağ bek oynadı. Valdes maçı Inter yarı sahasında bitirdi. Pique, Türkiye'de benim diyen forvetin atamayağı şıklıkta bir gol attı. 90+1de 1 gol daha geldi hakem Frank De Bleeckere iptal etti. Mourinho, Camp Nou'u çıldırttı. Inter'e 1972'den sonra ilk kupa 1 finalini getirdi. Barcelona'nın ezeli rakibinin evinde yapılacak finale çıkma umutlarını bitirdi. Barcelonalılar yenilgiyi hazmedememenin sadece Türklere özgü bir davranış olmadığını gösterdi. Inter taraftarı ilk maçtaki harika koreografinin ödülünü aldı. Mourinho, Inter'in genlerinde catenaccio'nun izlerinin kaybolmadığını ispatladı. Şimdi tek bir cevap kaldı; Mourinho, Sir Bobby Robson sonrası yaranamadığı Van Gaal'e de sürprizini yapabilecek mi?

Son olarak; hâla Bizit Yayıncılıktan çıkan Jose Mourinho : Başarının Anatomisi kitabını okumayan varsa okusun ve futbolun 1 numarasına olan saygının sebebini anlasın. Büyüksün Jose!

John Calipari&Enes Kanter

Video'ya Konyalı Portlandlılar'da denk geldim. Video'nun uzunluğu (31:01) biraz ürkütse de bir basketbolseverin mutlaka izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Ve tabi ki de John Calipari'nin bir genci nasıl teşvik ettiğini, nasıl bir rol model olduğunu, nasıl bir eğitmen olduğunu da videoda açıkça görebiliyoruz. Bundan yaklaşık 2-3 hafta önce Amerika'nın özel yeteneklerinin sahne aldığı Nike Hoop Summit'te Enes Kanter, Dirk Nowitzki'nin 16 yıldır kırılamayan rekorunu kırmış ve maçı 34 sayı 13 ribaundla tamamlamıştı. Elimizde böyle özel bir yetenek var. Ersan'dan da şahsen çok ama çok umutluyum. Eğer Turgay Demirel&Bogdan Tanjevic&Aziz Yıldırım üçgeninden kurtulabilirsek Türk basketbolunu gelecekte çok güzel günler bekliyor. Enes'in daha sahaya çıkmadan NBA Draft'ında ilk turda ilk 5 sıradan seçilebileceği konuşuluyor. Umarım bu gerçekleşir ve biz de Mehmet Okur'dan, Hidayet Türkoğlu'ndan, Ersan İlyasova'dan sonra göğsümüzü kabarta kabarta bir Türk gencini daha izleme fırsatı buluruz...

27 Nisan 2010 Salı

Inked #5

Hep bayanlardan gidecek değiliz ya, buyrun...

26 Nisan 2010 Pazartesi

TBL | Playoff Eşleşmeleri

Beko Basketbol Ligi'nde klasik bir sezon yaşandı. Efes Pilsen ve Fenerbahçe ilk 2 sırayı aldı, Beşiktaş yine ekonomik sorunlarla boğuştu, Türk Telekom onca yatırıma rağmen yine başarısız bir sezon geçirdi, Karşıyaka yine playofflara girdi. Tek sürpriz belki de 2 sene önce Bölgesel Lig'de oynayan Bornova Belediyesi'nin, Galatasaray'ın forma skandalından sonra 7. sırada playofflara kapağı atması oldu. Çarşamba günü başlayacak playoff maçlarında eşleşmeler şöyle gerçekleşti;

Efes Pilsen-Erdemir (Efes Pilsen seriye 1-0 önde başlayacak)
Fenerbahçe-Bornova Belediyesi (Seri 0-0 başlayacak)
Banvit-Pınar Karşıyaka (Seri 0-0 başlayacak)
Beşiktaş-Türk Telekom (Beşiktaş seriye 1-0 önde başlayacak)

Seriye 29 Nisan'da saat 20.00'de Akatlar'da başlıyoruz. Olası bir galibiyette durumu 2-0'a getirip seriyi %70 bitirme şansına sahip olacağız. Türk Telekom engelinden sonra Erdemir'den destansı galibiyetler gelmezse Efes Pilsen'le eşleşeceğiz. Diğer eşleşme de benim tahminime göre Fenerbahçe-Banvit olacak. Şampiyonluğa Efes Pilsen'i yakın görsem de Ergin Ataman faktörünü unutmamak lazım. Umarım keyifli maçlar olur basketbolseverler için...

25 Nisan 2010 Pazar

Inked #4

Sanat, sanat içindir...

Beşiktaş - Sivasspor

Sivasspor'a karşı İnönü'de yapılan 5. karşılaşma, alınan galibiyet 0. İstatistik her sene gelişmeye devam ediyor. İnternet bağlantımdaki sıkıntı nedeniyle maç yazısını dün yazamadım, aslında internetimin olmaması bahanem de oldu açıkçası. Şu anda da maçın taktiğini tekniğini deşesim yok. Transferlere, taraftara değinelim kısaca.

Öncelikle ne olursa olsun Ernst, Sivok, Ferrari üçgeninin bozulmayacağını düşünüyorum. Holosko'nun Dünya Kupası'nda piyasa yapmasını beklemekten başka şansımız yok. Tello da bir şekilde elden çıkarılmalı. Fink de giderse kimsenin hayır diyeceğini sanmıyorum. Bobo bu sene gönderilecek gibime geliyor, umarım yeni gelecek forvet Bobo'nun yaptıklarını yapabilir. Kim ne derse desin son yıllarda Beşiktaş'a gelen en komple forvet oyuncusu... Delgado da her türlü kalacak gibi duruyor Mustafa Denizli ve Mete Düren'in hafta içinde yaptığı açıklamalarına bakılırsa... Zapotocny zaten İnönü'deki maçtan sonra kendi ipini çekti. Geriye 8 milyon euro verilip alınan Tabata kalıyor. yönetim için çok büyük risk teşkil edecek tabata'ya verilen bonservis. kalacak mı gönderilecek mi bekleyip görelim...

Mustafa Denizli'nin de İsmail için artık karar vermesi gerekiyor. 9 maç kulübede 3 maç tribünde oturtup en önemli maçlarda ilk 11'e koyuyor, daha sonraki hafta İsmail yine yok. Ona da çok büyük yatırımlar yapıldı. Tabata'ya verilen para kadar hiç bir Beşiktaşlı'yı üzmese de yine de verilen parayı Beşiktaş'taki ilk senesinde oynadığı oyunla hakettiği söylenemez. Geçen sene Karşıyaka maçlarına gittiğimde iki isim dikkatimi çekmişti. Biri Rıdvan Şimşek, bir diğeri Kıvanç Karakaş. Rıdvan'dan şahsen çok ümitliyim, yıllardır süregelen sağ bek sorunumuza çare olacağını düşünüyorum. Dün de iyi bir performans sergiledi, kalan son 3 maçta da oynar umarım. Sonu İsmail Köybaşı gibi olmaz. Karşıyaka'da iki isim dikkatimi çekti demiştim. Diğer dikkatimi çeken oyuncu Kıvanç Karakaş'ın da sezon sonu Beşiktaş'a gelme ihtimali var. Zaten bu durumu kendisinin ağzından da teyid ettim. Beşiktaş altyapısından çıkan Kıvanç'ın yuvaya geri dönmesini ve Ersnt'in yanında forma bulmasını isterim. Son olarak değinmem gereken oyuncu Serdar Özkan-İbrahim Kaş ikilisi. Hangisinden daha fazla nefret ediyorsun diye sorsalar durup 1 saat kafa patlatmam lazım cevap verebilmek için. Ama yukarıda Allah var, İbrahim Kaş şu ana kadar taraftara, formasına, takım arkadaşlarına hiç saygısızlık yapmadı. Tamam beceriksiz ama en azından saygısız değil. Dün taraftarla ağız dalaşına giren Serdar'a umarım öyle okkalı bir ceza verilir ki bir daha ağzına Beşiktaş'ı alamaz, o kadar nefret eder Beşiktaş'tan. Sezon sonunu da beklemeden bir an önce defteri dürülmeli. Hangi renkli takıma gidiyorsa sezonu orada tamamlamalı...

Taraftar için ise söyleyecek pek fazla bir şey bulamıyorum. Takımı meşalelerle karşıladılar, İnönü gelin gibi süslenmişti. Tezahüratlar, protestolar, destek verilen oyuncular, Mustafa Denizli... Takım şampiyonluk maçına çıkar gibiydi. Dün orada gırtlak patlatan abilerime, kardeşlerime teşekkür ediyorum. Yazıya Mustafa Denizli'ye yapılan besteyle son vereyim, umarım mesaj gerekli yere gitmiştir;

İyisiyle, kötüsüyle bir sezon bitti
Canın sağolsun Denizli

Bu taraftar hep arkanda
Seneye korkak oynatma...