27 Ağustos 2010 Cuma

UEFA Avrupa Ligi Grup Kuraları

Sonunda bu günleri de gördük. Beşiktaş ilk defa torbalarının en güçlü takımlarını çekmedi Avrupa'da. Kenan Öner - Serdal Adalı faktörü böyle oluyor demek ki. Büyüksün Serdal başgan.

Porto; 2 sene önce kötü kadromuzla Şampiyonlar Ligi'nde eşleşmiş, İnönü'de başabaş oyun ortaya koymuş 90+1. dakikada Quaresma'nın golüyle 1-0 mağlup olmuştuk. Quaresma o maçta taraftarı mest etmiş, maçtan sonra formasını tribünlere atmış Beşiktaş taraftarının 2 yıl Quaresma diye bağırmasına sebep olmuş ve sonunda siyah-beyazlı formayı sırtına geçirmişti. Şimdi onlar düşünsün denir ya aynen öyle. Bu yaz Bruno Alves gibi önemli futbolcularını kaybettiler. Ama hâla takımda Raul Meireles, Radamael Falcao, Helton ve benim çok beğendiğim bir forvet olan Hulk gibi yıldızları var. Kim bilir bundan iki yıl sonra belki Hulk da Beşiktaş forması giyer.

CSKA Sofia; 2006-2007 sezonunda karşılaşmıştık Bulgar temsilcisiyle. İnönü'de Kleberson ve Gökhan Güleç'le 2-0 kazanıp Sofya'ya avantajlı gitmiştik. Ancak orada da 90 dakika içinde 2-0 mağlup durumda olmaktan kurtulamamıştık. Şimdilerde gol atmayı unutan defansif santraforumuz Nobre'nin daha sonra da Bobo'nun golleriyle 120 dakika sonunda 2-2'lik skor ve 4-2'lik genel skorla tur atlamıştık. Bulgar deplasmanları genelde korkutucu olsa da CSKA Sofia L grubuna gelene kadar direkten dönen iki takım Napoli ve Borussia Dortmund'a bakınca buna da şükür diyoruz. Bulgaristan'da oluşacak taraftar desteğimiz de cabası.

Rapid Wien; Son torbadan yine nispeten zor bir kura çektik ancak hedefler büyükse Rapid Wien gibi takımların size engel olmasına izin veremezsiniz. Kadrolarında adı sıkça Türk takımlarının transfer dedikodularında geçen Yasin Pehlivan ve Veli Kavlak gibi iki Türk de var. Burada da taraftar desteğimiz oldukça iyi ölçüde olacaktır. Rapid Wien'in UEFA Avrupa Ligi gruplarına kalırken Asyon Villa'yı eleyip kaldığını da hatırlatalım.

Rakipler kısaca böyle. Eğer bir aptallık yapmazsak ve savunmamızda garip açıklar vermezsek en kötü 2. olarak bir üst tura çıkarız diye düşünüyorum. Kazasız belasız Beşiktaş'ım...

Helsinki - Beşiktaş

2-0'lık ilk maç sonrası işimizi kolaylayarak çıkmıştık. Bir de üstüne bu sene henüz normal bir gole imza atmayan Quaresma'nın erken golü eklenince maç antreman havasında geçti. Quaresma-Guti-Cenk döktürdü. Allah Cenk'i bulup getirenden razı olsun. Ligdeki çoğu takım iyi bir yedek kaleci bulmakta zorlanırken bizim 3 tane birbirinden iyi kalecimiz var, maşallah. Guti de Beşiktaş formasıyla ilk golünü attı. Hâla tam hazır değil, maç kondüsyonuna ulaşınca daha da etkili olacaktır. Yine de 4-0'lık sonuç kimseyi şaşırtmasın. Defansta uyum sorunu devam ediyor. Böyle küçük takımlara pozisyon veriyoruz değerlendiremeyebiliyorlar ama yarın öbür gün Avrupa Ligi gruplarında, derbilerde, ligin kalbur üstü takımlarıyla yapılan maçlarda rakip forvetler bu pozisyonları affetmezler. Aman diyelim.

Necip ayrı bir paragrafı geçen seneden beri hakediyor. Son günlerde moda deyiş olan box-to-box orta saha olayının birebir vücut bulmuş hali bu çocuk. Çocuk, çünkü 1991 doğumlu. Ama sanki 27-28 yaşındaymışçasına bir olgunlukta oynuyor. Defansta ön sezileri çok kuvvetli. Kimi zaman rakibe sertliğin dozunu kaçırsa da yiyeceği 1-2 kırmızı kart aklını başına getirecektir. Ofansta ise Guti çok büyük şans kendisi için. Guti'nin şu iki sene içinde etinden sütünden yararlanması lazım. Zaten akıl almaz bir oyun görüşü ve soğuk kanlılığı var. Bir de buna pas ve şut tekniğini eklerse tadından yenmez. Takımın 3. golünde Beşiktaş'ın çocuğu Nihat Kahveci ortaladı, Necip Beşiktaş'tır sloganından Necip kafayla Avrupa kupalarındaki ilk golünü attı. Quaresma transferi sonuçlanırken bir dedikodu vardı; Inter yöneticileri Necip için söz almışlar. İnanırım. Ki böyle giderse Necip'i Beşiktaş formasıyla 2 sene daha izleriz en fazla. Allah sakatlıklardan, nazarlardan korusun seni. Necip Beşiktaş'tır!

Şimdi gözler 3. torbadan çekeceğimiz Borussia Dortmund'da. Nyon'a gidecek Beşiktaş temsilcileri Allah'ınız varsa abdest alın da gidin...

26 Ağustos 2010 Perşembe

Marco Mehmet Aurelio

"Şirketimiz Real Betis oyuncusu Mehmet Aurelio ile yıllık 750.000 € garanti ücret ve 25.000 € maçbaşı ücreti karşılığında 2 yıllık sözleşme imzalamıştır. Anlaşma karşılığında Real Betis'e sözleşme fesih bedeli ödenmeyecektir."

Öncelikle kontrat olarak gerek garanti ücreti gerek bonservissiz alınışı gerekse takımın ihtiyacı göz önüne alındığında harika bir transfer. Unutmayalım ki ülkedeki defansif orta saha yokluğundan ya da olanların kalitesizliğinden bu adam zamanında Türk yapılmış ve milli takıma seçilmişti. Bu kriterlerle birlikte müthiş bir transfer yaptığımızı söyleyebilirim. Ernst ve Necip'i yedekleyebilecek zamanı gelince onlar yerine oynayıp rotasyonu oluşturabilecek Türk bir orta sahamız oldu. Hem de makul sayılabilecek bir ücrete.

Gelelim işin etik kısmına... Transfer sonuna kadar mide bulandırıcıdır. Üzerinde Beşiktaş forması bulunan bir futbolcuya arkadan saldırmak kepazeliğin önde gidenidir. Zamanında bu hareketinden dolayı Aurelio itin götüne sokulmuştur. Şimdi ama Ricardinho küfür etmese Aurelio da vurmazdı demek de en az Aurelio'nun yaptığı kadar kepazece bir davranıştır. Bu transferle bazı sarı lacivert renkli insanlar dalga geçecek konu bulduklarını zannediyorlar. Unutmasınlar ki taraftarına camiasına ana avrat söven bir futbolcuyu alıp baş tacı yaptılar, kaptanlığa kadar yükselttiler. Keza Fatih Akyel ve Emre Belözoğlu da cabası. Herkes önünden yesin. Kimse hasetlik yapmasın. Aurelio çıkıp topunu oynar. Kimi zaman protestolara göğüs gerer, kimi zaman iyi oyunundan sonra alkışlanır. Ama asla ve asla tribün ile oyuncu arasında bir sevgi bağı olmayacaktır. Kulübün büyük hedeflerinde kulübe hizmet edecek ve parasını alıp yoluna bakacaktır. Bundan fazlasını da Beşiktaş taraftarı kendisinden beklemiyor, Aurelio da ekstra bir destek beklemesin.

Bu hamleden sonra güzel bir haber daha geldi Schuster kanadından. Helsinki rövanş maçı öncesi Erhan Güven ve Uğur İnceman Helsinki'ye götürülmedi. Bildiğim kadarıyla iki ismin de bir sakatlığı falan yok. Umarım tez elden bir sağ bek alınıp Erhan'a yol verilir. Aurelio transferinden sonra Uğur ise zaten gidecektir. Transfer sezonunun bitmesine kaldı 4-5 gün. Son bir hamleyle bitiriciliği yüksek bir forvet ve sağ bek aldık mı takımda eksik gedik kalmayacak. Performans olarak şu an için birşey söylemek zor ancak kağıt üstünde bu takım Beşiktaş tarihinin en etkili takımlarından biri olmuştur. Top şimdi Schuster'de. Umarım inatlarına devam etmez...

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Kısa Kısa #3

Son günlerde yazacak birşey bulamamamında etkisiye blog direk Beşiktaş eksenli bi hâl almaya başladı. Bu aslında hoşuma gitse de az biraz mutsuzum diyebilirim. Zaten yarın Avrupa Ligi grupları öncesi son maçı, Cuma da çekeceğimiz ölüm grubunu yazacağız, o yüzden araya böyle bir iki şey sıkıştırayım dedim.

Final zamanı büyük bir azim ve istekle indirdiğim 60 gb ~ animeyi izlemeye hâla başlayabilmiş değilim. Keza üye olduğum ve aylık şekilde gelen National Geographic dergisinin de ayarını final zamanı kaçırmıştım. Üşengeçlikten yetişemiyorum. Dün Temmuz sayısının yarısını okudum, daha Ağustos sayısı ve 3-4 gün içinde gelecek olan Eylül sayısı var.

Üşengeçliğe devam ederek daha önceki haftalarda başlamış olduğum Umut Sarıkaya'nın Benim de Söyleyeceklerim Var isimli kitabını bitirebilmiş değilim. Daha sırada yeni aldığım ve henüz kapağını bile açamadığım Simon Kuper Futbolun Şifreleri var. Şimdi baktım da 12 Ağustos'ta yazdığım kısa kısa #2'de de bu paragrafın aynısı şeyleri yazmışım. Hayatımdaki durumu buradan görebiliriz. 13 gündür araya sıkıştırılan 4-5 film dışında uyu, uyan, forumlar. twitter, oruç, uyu ... modunda gidiyor.

Fotoğraf olayını da çok boşladım. Zaten sahura kadar uyumuyorum. Ramazan bitene kadar bir gece çıkıp da Alsancak civarlarında fotoğraf çekmek istiyorum. Bakalım daha ne kadar üşeneceğim.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Matias Emilio Delgado

Açıklanacak Özel Durum/Durumlar:

Şirketimizin futbolcularından Matias Emilio Delgado ile aramızdaki mevcut sözleşme karşılıklı anlaşılarak feshedilmiştir.

Sergen'den sonra kim gelirse gelsin o 10 numaranın ağırlığını taşıyamayacaktı. Kısmet Delgado'yaymış. 4 senede 81 maça çıkıp 18 gole imza attı. Çoğu zaman silik futbolu, pas hatalarıyla illallah dedirtti. O kadar protestoya rağmen ağzını açıp da birşey demedi. İBB maçında 65. dakikada yerini Guti'ye bırakırkenki surat ifadesiyle "napayım, çalıştım, çabaladım ama elimden bu kadarı geldi" demek ister gibiydi... Yolun açık olsun kaptan...