3 Nisan 2010 Cumartesi

Tv'de Hafta Sonu

3 Nisan Cumartesi
13:00 CSKA Moskova-Zenit / Sporx TV
14:30 K.Erciyesspor-Adanaspor / D Spor
14:45 M.United-Chelsea / Spormax
16:00 Inter-Bologna & Cagliari-Milan / NTV Spor
17:00 Arsenal-Wolverhampton / Spormax
19:00 Bursaspor-Antalyaspor / Lig TV
21:00 Barcelona-A.Bilbao / NTV Spor
22:00 Palmeiras-Oeste / Spormax
22:00 Montpellier-Monaco / Kanal A

4 Nisan Pazar
14:30 Konyaspor-Hacettepe / D Spor
17:00 Birmingham-Liverpool / Spormax
18:00 Everton-West Ham / Spormax (DÖNÜŞÜMLÜ)
18:00 Marseille-Lens / Kanal A
18:30 Hamburg-Hannover / TRT 3
19:00 Fenerbahçe-Kayserispor / Lig TV
20:00 R.Santander-Real Madrid / NTV Spor
20:15 Burnley-Manchester City / Spormax
22:00 Auxerre-PSG / Kanal A
22.00 Itiano-Corinthians / Spormax

5 Nisan Pazartesi
20:00 Sivasspor-Galatasaray / Lig TV
20:00 Altay-Giresunspor / D Spor

Vize haftası sebebiyle takip edemeyeceğim bu haftaki maçları. Belki TSL'ye göz ucuyla bakarım. İyi haftasonları...

2 Nisan 2010 Cuma

Ankaragücü - Beşiktaş

Son 15 karşılaşmadan 14'ünü kazanıp 1 beraberlik aldığımız Ankaragücü karşısında hafta içi gelen şok sakatlık haberleri can sıkıcıydı. Tello, Ernst, Ferrari, Nihat, Nobre, Tabata... Takımın nasıl bir düzen içinde çıkacağı, kimlerin oynayacağını düşünmekten çok şu imkansız fikstürden nasıl şampiyonluk çıkaracağımızı hesaplamaya çalışıyordum. İlk 11'den 4 oyuncunun sakat olduğu maçta Mustafa Denizli'yi sezon başından beri nadir takdir ettiğim maçlardan birini oynadık. Takımı 433 oynatacağım diye kasmamış, 352 ye dönmüş, 100. yıldaki kadromuzda aynı görevi 7 yıl sonra tekrar İbrahim Üzülmez devralmış, Kaan Dobra'nın boşluğunu da 360 derece Ekrem'le doldurmaya çalıştık. Aslında sezon başından beri 433 oynayan bi takımın hafta içi yapılan idmanlarda bi anda 352'ye dönmesi takdir edilesi bir olay. Yine de futbolun kağıt üzerinde oynanmadığını bir kez daha gördük. Fink-Necip-Uğur üçlüsünden oluşan orta saha ofansif anlamda o kadar silik oynadı ki, Bobo ve Holosko defalarca orta sahaya gelip top çıkarmaya çalıştılar. Top gelen pozisyonlarda da gerek Ekrem'in gerekse İbrahim'in ofansif açıdan sınırlı oyuncular olması nedeniyle çoğalamadığımız için Bobo ve Holosko oyuncu değişiklikleri gelene kadar 4e 5e 2 hücum yapmak zorunda kaldı. Necip ve Fink çok sönüktü. Uğur geçen maçtan sonra bu maçta da biraz kıpırdandı ama hâla Beşiktaş orta sahasında oynayabilecek kalitede bi oyuncu değil.

İkinci yarıda Serdar Özkan, Yusuf değişiklikleri biraz topu tutmamızı sağladı ama 2. yarıda da Ankaragücü etkili olan taraf oldu. Yanlış hatırlamıyorsam 71. dakikada Türk futbol tarihinin Gökhan Zan'dan sonra en kötü defansı İbrahim Kaş Vassell'i biçti ama hakem korneri gösterdi. Burada Ankaragücü'nün hakkı yenmiş gibi dursa da ilk yarıda Jerome Rothen'e yan hakeme gözlük işareti yaptığı için net bi şekilde sarı kartı gösteren hakem aynı netliği 25. dakikada yine Rothen'in bu sefer kendisine yaptığı harekette gösteremedi. 25. dakikada 10 kişi kalan Ankaragücü önünde bu eksik kadroyla daha değişik bir maç çıkarabilirdik. Ne kırmızı çıktı, ne penaltı verildi. Maç da başladığı gibi 0-0 bitti. Şöyle bir fikstüre bakıyorum, Nihat-Ferrari ikilisinin 4 hafta, Tabata'nın 6 hafta, Ernst ve Tello'nun 2 hafta sakat olduğu kadroya bakıyorum biz geçen hafta İnönü'de Eskişehirspor karşılaşmasında elimize aldığımız şampiyonluk şansımızı Ankara'da Ankaragücü önünde bıraktığımızı söylüyorum. Bu sene Şampiyonlar Ligi'nin nasıl büyük bir pazar olduğunu tekrar yaşayarak öğrendik. 15 + milyon euro net bir para girdi kasamıza. Cumartesi, Pazar, Pazartesi rakiplerimizden çıkan sonuçlar nasıl olursa olsun şampiyonluk şansı Kaf Dağı'nın arkasında kalsa bile en azından 2.lik için mücadele etmeliyiz.

Türkiye 2010



Oldukça heyecan verici...

31 Mart 2010 Çarşamba

Knorr Çabuk Çorba

Noodle bulma ümidiyle gittiğim Tansaş'ta farklı bir tad daha keşfettim. Knorr çabuk çorba olayına 2 yeni tad eklenmiş. Bi tanesi peynirli ve makarnalı, diğeri domates, mozarella ve makarnalı. Ben peynir ve makarnalı olanını denedim. Yapılışını anlatmıyorum zira paketin arkasında "cooking soup for dummies" kıvamında bi açıklaması mevcut. Tadı çok çok güzeldi, bundan sonra favorim bile olabilir. Ki genelde Knorr'un çabuk çorbalarına mesafeli duran biriyimdir. Beni bile kararımdan döndürdü. Mozarella'lı olanı da denemek lazım. Bu arada Tansaş'ı bakkal mantığıyla yöneten ve her seferinde 5'er tane noodle getiren yönetici zihniyetine de koca bi oha diyorum... Afiyet olsun...

29 Mart 2010 Pazartesi

Inked #2

sanat senin, benim gibiler içindir...

28 Mart 2010 Pazar

Hafta Sonu Faturası

Harika bir maçla derin bir nefes almış olsak da bugün Mete Düren'den gelen haberler can sıkıcı. Cuma günü Rodrigo Tabata sakatlanmış ve 6 hafta sahalardan uzak kalacağı açıklanmıştı. Dünkü Eskişehirspor maçında sakatlanarak oyundan çıkan Nihat ve Ferrari'nin de bacak adalelerinde 2. dereceden yırtık tespit edilmiş ve 4 hafta sahalardan uzak kalacaklarmış. Hadi Nihat'ın eksikliği doldurulur bi şekilde ama Ferrari-Sivok uyumunun bozulduğu ilk yarının son maçları ve ikinci yarının ilk maçlarında nasıl sıkıntılar çektiğimizi hatırlıyoruz. Mustafa Denizli'den tek ricam lütfen İbrahim Kaş'ı oynatmasın, lütfen... İbrahim Toraman göbeğe çekilir. Ekrem-Toraman-Sivok-Üzülmez dörtlüsü kurulur, önlerine Ernst-Fink-Necip ya da eğer dünkü performansını sergileyebilecekse Uğur dikilir. Lütfen Denizli, yalvarıyorum...

Beşiktaş - Eskişehirspor

Maçın üzerinden 15 saat geçti, hâla içim kıpır kıpır. Ne yazsam ne anlatsam inanın bilemiyorum. Mehmet kardeşimizin İnönü'ye gelip futbolcu abileriyle sahaya çıkması mı, tribünde taraftarının arasında olması mı, 20. dakikada 30000 taraftar önünde 2-0 geriye düşüşümüzü mü, ardından son maçlarda klasikleşen Ekrem Dağ-İbrahim Toraman mevki değişimini mi, Ekrem Dağ'ın yine 360 dönüp ama bu sefer adamı çalımlayıp yaptığı ortada Nihat'ın 5.5 ay sonra gol atmasını mı, 31. dakikada gelen golden sonra 60 dakika boyunca Eskişehirspor'u kendi sahasına hapsedişimizi mi, Koray Arslan'ın şımarıklığı sonucu 3 olmayan pozisyonda tüm Beşiktaşlıların yüreklerinin ağzına gelmesini mi, Bobo'nun ofsayt diye sayılmayan golünden sonra Eskişehirspor'un imdadına ilk yarının bitiş düdüğünün yetişmesini mi?

İkinci yarı hız kesmeden kartallar gibi saldırmaya devam edişimizi mi, İbrahim Üzülmez'in muz ortasını mı, Fink'in harika kafası sonrası İvesa'nın mükemmel kurtarışını mı, pozisyonun devamında Bobo'nun Fenerbahçe Türkiye Kupası finalinde golüne benzer bir golle iğne deliğinden topu geçirmesi mi, hız kesmeden ataklara devam etmemiz mi, geçen hafta Sivok'un sakatlanmasından sonra bu hafta Ferrari'nin sakatlanmasını mı, sakatlıktan sonra Mustafa Denizli'nin kadrolu adamı Uğur İnceman'ı küfürler eşliğinde sahaya sürüşünü mü, Uğur İnceman'ın geçen seneden bu yana ilk defa adam gibi bir performans ortaya koyup takımı toparlamasını ve atağa kaldırmasını mı, sonunda harika bir takım oyunuyla 3. golü atışımızı mı, Şili'deki depremden sonra iyi oyununa bir yenisini ekleyen Tello'nun 82'de çıkıp Serdar Özkan'ın girişini mi, 8 dakika içinde 3 pozisyona girip 90 dakika top oynayan futbolcudan daha çok küfür yemesini mi, Beşiktaş'ın arefeyi gösterip bayramı göstermemesini mi? Neyi konuşalım dün geceyle ilgili. Bence Mehmet kardeşimizin o gözündeki mutluluk ve evine boynu bükük bir şekilde dönmeyecek olması dün gecenin ana temasıydı. Şampiyonluk mu? Şu skordan sonra gümbür gümbür geliyoruz...