27 Kasım 2009 Cuma
Tv'de Hafta Sonu
27 Kasım Cuma
20:00 Bursaspor-Galatasaray / Lig TV
21:30 Bochum-Köln / TRT 3
21:45 Sparta Rotterdam-PSV / Euro Futbol
28 Kasım Cumartesi
13:30 Giresunspor-K.Erciyes / D Spor
14:45 Aberdeen-Rangers / Futbol Smart
16:30 W.Bremen-Wolfsburg / TRT 3
17:00 Celtic-St.Mirren / Futbol Smart
17:00 Portsmouth-M.United / Spormax
19:00 Blackburn-Stoke / Spormax (Özet)
19:30 Aston Villa-Tottenham / Spormax
20:00 Fenerbahçe-Kasımpaşa / Lig TV
20:00 Paris SG-Auxerre / Kanal A
21:00 Valencia-Mallorca veya Genoa-Sampdoria / NTV Spor
21:45 Willem II-Twente / Futbol Smart
21:45 M'Gladbach-Schalke 04 / TRT 3 (BANT)
22:00 Lens-Marseille / Kanal A
23:00 Sevilla-Malaga / NTV
29 Kasım Pazar
00:30 M.City-Hull City / Spormax (BANT)
13:30 Vitesse-Ajax / Futbol Smart
13:30 Ç.Rizespor-Karşıyaka / D Spor
15:30 Everton-Liverpool / Spormax
16:00 İnter-Fiorentina / NTV Spor
16:00 Trabzonspor-Eskişehirspor / Spormax
16:30 Leverkusen-Stuttgart / TRT 3
17:00 Portsmouth-M.United / Spormax
18:00 Nancy-Bordeaux / Kanal A
18:00 Arsenal-Chelsea / Spormax
18:30 Hannover-Bayern Münih / TRT 3
19:00 Blackburn-Stoke / Spormax (Özet)
19:30 Aston Villa-Tottenham / Spormax
20:00 Barcelona-Real Madrid / NTV
20:00 Sivasspor-Beşiktaş / Lig TV
21:00 Corinthians-Flamengo / Spormax
21:45 Catania-Milan AC / NTV Spor
22:00 Lyon-Rennes / Kanal A
30 Kasım Pazartesi
20:00 Altay-G.Antep BŞB / D Spor
22:00 Blackpool-Preston / Futbol Smart
Tam bi derbiler haftası... Genoa-Sampdoria, Sporting-Benfica, Everton-Liverpool, Arsenal-Chelsea, Barcelona-Real Madrid. El Classico'yla aynı saatte Beşiktaş'ın maçı var. Can sıkıcı olacak ama El Classico'ya uzak kalacağım. Koy da gel Beşiktaş'ım...
26 Kasım 2009 Perşembe
CL | Manchester Utd - Beşiktaş #2
19.03. Golün geldiği an. Yok böyle bi mutluluk. Analizi yapılacak, taktiği, tekniği zırvalanacak bi maç değil. UEFA için kapıştığın rakibin 1-0 geriye düştüğü maçta kendi için gerekli olan skoru 2-1 le alıyor ve farkı 6 puana çıkarıyor. Maç bitiyor, yarım saat sonra Old Trafford'a, Manchester United'ı yenmek zorunda olarak çıkıyorsun.
Sir, beklendiği gibi yedek ağırlıklı bi takımla sahaya çıkıyor. Anderson, Vidic, Neville gibi isimlerle de gençleri destekliyor. Biz klasik düzenimizin dışında bu maçlık tavşanlık görevini İsmail Köybaşı'na veriyoruz. -Belki bu tavşan Fenerbahçe maçında da oynayacaktı ama sakatlık izin vermemişti.- Gol harika bi zamanda geliyor, ve bu sene ustalaştığımız işe, alan savunmasına, defansa dönüyoruz. Fink Ernst ikilisinden Ernst geldiği günden beri belki de en silik maçını oynuyor, Fink'te 70'ten sonra düşmeler başlıyor. İbrahim Üzülmez-İsmail Köybaşı kanadı defansif olarak harika bi oyun oynuyor. İbrahim Üzülmez şu son oynadığı iki maçla +2 senelik daha kontrat imzalıyor. Ferrari yine yine yine mük-kem-mel oynuyor. Tello, İbrahim Toraman ikilisi günün şanssız isimlerinden, maçı tamamlayamıyorlar (geçmiş olsun) ama oynadıkları dakikaya kadar oldukça iyi işler yapıyorlar. Dakika 86'da İbrahim Kaş, yürekleri ağızlara getiriyor. Dakika 86, Manchester Utd. 1-0 geride, maç Old Traffod'da, o pozisyonda bi müdahale olmasa bile hakemin bu etkenlerden etkilenmeyip düdüğü ağzına götürmemesi gerçekten takdire şayan. Ben biiiiitt, biiiiiiiiittt diye bağırırken, dua dua üstüne ederken yan hakemden +5 tabelası kalkıyor ve Rüştü "çekilin benim sıram geldi" modunda kariyerinin başından esintiler sunuyor. Kaleci Foster kaleyi terkedip çıkıyor, Rüştü çıkarıyor, Macheda altıpas içinde bomboş kafa vuruyor, Rüştü çıkarıyor, Carrick ceza sahası yayı üstünden köşeye vuruyor yine Rüştü çıkarıyor. Topu havaya dikiyor, veeeee ...
Wolfsburg kendi kaşındı, ama iyi de oldu. Artık Armin Veh düşünsün diyorum. Gruptan çıkmak istiyorlarsa mutlaka ama mutlaka Manchester United'dan puan almak zorundalar, bizim maçı riske atamazlar. Wolfsburg ilk etapta kendine, sonra bize bağlı. Biz de ilk etapta Wolfsburg'a, sonra da kendimize bağlıyız. 10-0 yensek bile, Wolfsburg, Manchester United'dan puan alamazsa sonuncu olup Avrupa defterini kapıyoruz. Wolfsburg puan alırsa, bize 1-0 yetiyor. 2-1 yenersek ilk maç da 2-1 bittiğinden iş tekrar 3'lü averaja dönüyor, yine eleniyoruz. Sonuç olarak Wolfsburg'un alacağı puan + 1-0'lık veya 2 farklı her hangi bi galibiyet bizi UEFA'ya taşıyor.
Sen başarırsın Beşiktaş'ım, sen başarırsın...
İşte gol, işte Tello, işte 23 maçlık serinin sonu...
Sir, beklendiği gibi yedek ağırlıklı bi takımla sahaya çıkıyor. Anderson, Vidic, Neville gibi isimlerle de gençleri destekliyor. Biz klasik düzenimizin dışında bu maçlık tavşanlık görevini İsmail Köybaşı'na veriyoruz. -Belki bu tavşan Fenerbahçe maçında da oynayacaktı ama sakatlık izin vermemişti.- Gol harika bi zamanda geliyor, ve bu sene ustalaştığımız işe, alan savunmasına, defansa dönüyoruz. Fink Ernst ikilisinden Ernst geldiği günden beri belki de en silik maçını oynuyor, Fink'te 70'ten sonra düşmeler başlıyor. İbrahim Üzülmez-İsmail Köybaşı kanadı defansif olarak harika bi oyun oynuyor. İbrahim Üzülmez şu son oynadığı iki maçla +2 senelik daha kontrat imzalıyor. Ferrari yine yine yine mük-kem-mel oynuyor. Tello, İbrahim Toraman ikilisi günün şanssız isimlerinden, maçı tamamlayamıyorlar (geçmiş olsun) ama oynadıkları dakikaya kadar oldukça iyi işler yapıyorlar. Dakika 86'da İbrahim Kaş, yürekleri ağızlara getiriyor. Dakika 86, Manchester Utd. 1-0 geride, maç Old Traffod'da, o pozisyonda bi müdahale olmasa bile hakemin bu etkenlerden etkilenmeyip düdüğü ağzına götürmemesi gerçekten takdire şayan. Ben biiiiitt, biiiiiiiiittt diye bağırırken, dua dua üstüne ederken yan hakemden +5 tabelası kalkıyor ve Rüştü "çekilin benim sıram geldi" modunda kariyerinin başından esintiler sunuyor. Kaleci Foster kaleyi terkedip çıkıyor, Rüştü çıkarıyor, Macheda altıpas içinde bomboş kafa vuruyor, Rüştü çıkarıyor, Carrick ceza sahası yayı üstünden köşeye vuruyor yine Rüştü çıkarıyor. Topu havaya dikiyor, veeeee ...
Wolfsburg kendi kaşındı, ama iyi de oldu. Artık Armin Veh düşünsün diyorum. Gruptan çıkmak istiyorlarsa mutlaka ama mutlaka Manchester United'dan puan almak zorundalar, bizim maçı riske atamazlar. Wolfsburg ilk etapta kendine, sonra bize bağlı. Biz de ilk etapta Wolfsburg'a, sonra da kendimize bağlıyız. 10-0 yensek bile, Wolfsburg, Manchester United'dan puan alamazsa sonuncu olup Avrupa defterini kapıyoruz. Wolfsburg puan alırsa, bize 1-0 yetiyor. 2-1 yenersek ilk maç da 2-1 bittiğinden iş tekrar 3'lü averaja dönüyor, yine eleniyoruz. Sonuç olarak Wolfsburg'un alacağı puan + 1-0'lık veya 2 farklı her hangi bi galibiyet bizi UEFA'ya taşıyor.
Sen başarırsın Beşiktaş'ım, sen başarırsın...
İşte gol, işte Tello, işte 23 maçlık serinin sonu...
25 Kasım 2009 Çarşamba
CL | Manchester Utd - Beşiktaş
Ligde 7'de 7'nin getirmiş olduğu moral, 7'de 7'nin son halkası olan 3-0'lık derbi galibiyeti, Manchester United'ın grupta ununu elemiş, eleğini asmış olması. Hiç biri bu maç için ölçü olacak kıstaslar değil. Bizim maçımızda 2 saat 15 dk önce başlayacak olan CSKA Moskova-Wolfsburg maçı bu grubun kaderini tayin edecek. CSKA Moskova kendi evinde yenilirse Old Trafford'a rahat çıkacağız. Berabere kalırlarsa Sir Alex Ferguson'un bu maçta fırsat vereceği Gibson, Macheda gibi gençlere üstünlük kurmamız ya da en azından 1 puan alıp İstanbul'a öyle dönmemiz gerekecek.
Herşeyden önce Wolfsburg için duacıyız. Grup 4. maçında Wolfsburg maçında kendi göbek bağımızı kendimiz kesme şansını kaybettik. Şimdi Almanya'da bize karşı net bi galibiyet alan Wolfsburg'tan aynı özveriyi göstermekten başka şansımız yok.
Mustafa Denizli ligde belimizi biraz doğrulttuktan sonra pek saçmalamamaya başladı. Umalım bugün de Manchester karşısında az saçmalayan, ideale yakın bi kadroyla sahaya çıksın. Cezalı Tomas Sivok'un yerine İbrahim Kaş mı İbrahim Toraman mı oynayacak maçın kilit noktası burası bence. Bir de Türkiye Ligi'ni öyle ya da böyle kaldırına Tabata, Tello, Yusuf üçlüsünün Avrupa'da yoklara yakın oynaması elimizi kolumuzu bağlayan başka bi detay. Gole en yakın oyuncumuz Beşiktaş tarihinin Avrupa'da en golcü yabancısı olan Bobo olacak. Şurada pdf dosyası halinde hazırlanmış, çok güzel bilgilerin olduğu bi maç öncesi basın kit'ine ulaşabilirsiniz.
Saldır Beşiktaşım ooolleeeeyyyy...
Herşeyden önce Wolfsburg için duacıyız. Grup 4. maçında Wolfsburg maçında kendi göbek bağımızı kendimiz kesme şansını kaybettik. Şimdi Almanya'da bize karşı net bi galibiyet alan Wolfsburg'tan aynı özveriyi göstermekten başka şansımız yok.
Mustafa Denizli ligde belimizi biraz doğrulttuktan sonra pek saçmalamamaya başladı. Umalım bugün de Manchester karşısında az saçmalayan, ideale yakın bi kadroyla sahaya çıksın. Cezalı Tomas Sivok'un yerine İbrahim Kaş mı İbrahim Toraman mı oynayacak maçın kilit noktası burası bence. Bir de Türkiye Ligi'ni öyle ya da böyle kaldırına Tabata, Tello, Yusuf üçlüsünün Avrupa'da yoklara yakın oynaması elimizi kolumuzu bağlayan başka bi detay. Gole en yakın oyuncumuz Beşiktaş tarihinin Avrupa'da en golcü yabancısı olan Bobo olacak. Şurada pdf dosyası halinde hazırlanmış, çok güzel bilgilerin olduğu bi maç öncesi basın kit'ine ulaşabilirsiniz.
Saldır Beşiktaşım ooolleeeeyyyy...
23 Kasım 2009 Pazartesi
PL | Tottenham Hotspur-Wigan Athletic (9-1)
Dün evde Galatasaray maçını beklerken livescore'da günün maçlarına şöyle bi göz atayım dedim. Premier League'e geldiğimde Tottenham maçını gördüm. Heralde dedim yanlış yazmışlardır, NTV Spor, TD falan derken maçın skorunu teyit ettim. Aklıma hemen Kocaelispor maçında 5 gol attıktan sonra kenardan Lucescu'nun Tayfur'a elleriyle "tamam, yeter" gibilerinden hareketleri aklıma geldi. Lucescu maç sonunda o hareketlerini "daha fazla rencide etmek istemedik, yüklenmemizin anlamı yoktu" diye açıklamıştı. Bi de Liverpool maçından sonra penguen Sinan Engin'in "elin oğlu buldu mu acımıyor, atıyor" tarzında bi söylemi vardı. İki ülke arasında futbol kültür farkını ortaya koyan çok güzel bi örnek bence.
Premier League tarihine geçen bi maç oldu. 1995'te Manchester United'ın Ipswich Town'ı 9-0 yendiği maçtan sonra Premier League tarihinin en farklı galibiyeti. 9 golün 5'ine imzasını atan Jermaine Defoe için, bi maçta 5 gol atan 3. oyuncu sıfatı -bi maçta 5 gol atan diğer iki oyuncu 95'teki Manchester United-Ipswich Town maçında Andrew Cole ve 99 yılında Newcastle United'ın Sheffield Wednesday'i 8-0 mağlup ettiği maçta Alan Shearer- ve yine Jermaine Defoe'nun 51-54 ve 58. dakikalarda attığı 3 golle yaptığı hat-trick'in PL tarihinin en hızlı 2. hat-trick'i olması. -en hızlı hat-trick 94'te Liverpool'un Arsenal'i 3-0 yendiği maçta Robbie Fowler'ın 6 dakikada hat-trick yapması-
Maçın tamamına şuradan ulaşabilirsiniz...
Premier League tarihine geçen bi maç oldu. 1995'te Manchester United'ın Ipswich Town'ı 9-0 yendiği maçtan sonra Premier League tarihinin en farklı galibiyeti. 9 golün 5'ine imzasını atan Jermaine Defoe için, bi maçta 5 gol atan 3. oyuncu sıfatı -bi maçta 5 gol atan diğer iki oyuncu 95'teki Manchester United-Ipswich Town maçında Andrew Cole ve 99 yılında Newcastle United'ın Sheffield Wednesday'i 8-0 mağlup ettiği maçta Alan Shearer- ve yine Jermaine Defoe'nun 51-54 ve 58. dakikalarda attığı 3 golle yaptığı hat-trick'in PL tarihinin en hızlı 2. hat-trick'i olması. -en hızlı hat-trick 94'te Liverpool'un Arsenal'i 3-0 yendiği maçta Robbie Fowler'ın 6 dakikada hat-trick yapması-
Maçın tamamına şuradan ulaşabilirsiniz...
22 Kasım 2009 Pazar
Beşiktaş - Fenerbahçe #2
Kadro tercihinden tutun oyun içi dinamiklere, her oyuncunun sonuna kadar mücadelesinden maçın skoruna kadar harika bi gün oldu.
Maçın yıldızı 8 Aralık 2002 Ali Sami Yen deplasmanından beri ilk defa bu kadar verimli oynayan İbrahim Üzülmez'di. Mücadelesi zaten geldiği günden beri var, ama bu sefer resmen maçı istedi, sorumluluk aldı, top çaldı, orta yaptı -evet evet orta yaptı- yaptığı ortalardan 2 tane asist çıkardı. Muhtemelen Beşiktaş'taki kariyer maçını çıkarmıştır. Fotoğraftaki iki kaptandan biri maça damgasını vururken diğeri Alman panzer ikilimizin Fink versiyonuna takıldı. Fink tuvalete giderken bile Alex'i savunacakmış izlenimi yarattı. Tek kelimeyle kusursuz oynadı ve Alex'in kendi sahasında olduğu pozisyonlarda ileri çıkıp gol aradı.
Maç öncesi kadro tercihini gördüğümde Mustafa Denizli'nin dünyanın en formsuz oyuncusu Tello'yu kesip küstüğü prensi Serdar Özkan'a dönmesine sevindim. İlk 20 dakika'da gol bulup rahatlamak amacıyla oyuna başlayan bi Beşiktaş vardı sahada. Bu dakikalar içinde Serdar Özkan'la çok net kaçırdığımız bi pozisyonumuz da var. Fenerbahçe ise ilk şoku atlattıktan sonra Fink'in Alex'i kitlemesiyle kanatlardan gelmeye çalıştı. Sağ kanat tahmin ettiğim gibi daha işleyen taraf oldu. Bu bindirmelerin birinde Gökhan Gönül yerde kaldığında hakem penaltı kararı verse kimse bişey diyemezdi. İlk yarı 20-45 arası dengede gitti oyun. 45. dakikada Alex'in direkten dönen frikiği de maçın kırılma noktasıydı bence. İlk yarının son dakikasında yenilen golle soyunma odasına 1-0 geride gitmek bi derbi maçta hiç istenmeyecek şeylerden biridir.
İkinci yarı artık bi klasik haline geldiği üzere Serdar Özkan'sız başladı -aslında iyi de oynuyordu- yerine Tello girdi. Yine ilk yarıdakine benzer bi baskısıyla başladık. Ve bu sefer son senelerdeki Fenerbahçe derbilerinde erkenden geriye düşme gibi bi durum yaşanmadığından dolayı taraftarımız bilindik performanslarından biriyle takımı resmen ileri itti. Beşiktaş'ın özellikle Türk oyuncularının maçı bu kadar istemesinin sebebi maç öncesi tweet'iyle Beşiktaşlıların gönlünde taht kuran Kâzım yaşam formundan başkası değildi. Maçın kahramanlarından İbrahim Üzülmez'in soldan bindirmesi ve sağ ayağıyla açtığı orta'ya gelişine mükemmel vuran Fink ikinci yarının başında takımımızı 1-0 öne geçirdi. Klasik gol sonrası geri çekilen Beşiktaş moduna bürünmeye fırsat kalmadan Tello-Bobo ikilisinin kişisel becerisi ve yol yorgunu Lugano'nun hatasıyla 3 dakikada double penetration ile 2-0 öne fırladık.
Fenerbahçe yüklenmeye, biz kontra kovalamaya devam ederken twitter kuşu Kâzım'ın kırmızı kart görmesiyle rahatladık. Zaten Fenerbahçe 10 kişi kaldıktan sonra yine bi İbrahim Üzülmez mahsulü bi organizasyonla oyuna inceci Yusuf'un yerine giren Uğur İnceman'ın ofsayttan attığı golle 3-0 öne geçtik. Bu sene hükmen 3-0 kazandığımız Ankaraspor maçını saymazsak 3 gol atılan ilk maçımız olması adına önemli bi goldü.
Bu kadar net bi skor beklemiyordum. Ancak Mustafa Denizli, taraftar, futbolcular üçgeninde kurulan pozitif diyalog bu skoru getirdi. Yazının başında maçın yıldızı İbrahim Üzülmez demiştim. Fink'e de haksızlık yapmak istemiyorum. Fenerbahçe'nin atardamarı Alex'i kesti attı. İbrahim Üzülmez'e 10 üzerinden 9.1 Michael Fink'e de 9.0 verebilirim. Sivok-Ferrari-Ernst şeytan üçgeni de sezonun başından beri -maşallah- harika oynayarak bu sonu kendileri hazırladılar. Artık bu performansları tüm Beşiktaşlılara sıradan geliyor. Bu galibiyetimizde emeği geçen başta teknik ekip ve futbolcular olmak üzere stadda gırtlağını patlatan televizyon başında dualarıyla destek olan herkesten Allah razı olsun. Son 7 maçta 7 galibiyet ile zirvenin götüne yapışarak yavaş yavaş geliyoruz. Ocak ayında Y1D1 virüsünden kurtulduğumuz an Beşiktaş için milat olacaktır.
Maçın yıldızı 8 Aralık 2002 Ali Sami Yen deplasmanından beri ilk defa bu kadar verimli oynayan İbrahim Üzülmez'di. Mücadelesi zaten geldiği günden beri var, ama bu sefer resmen maçı istedi, sorumluluk aldı, top çaldı, orta yaptı -evet evet orta yaptı- yaptığı ortalardan 2 tane asist çıkardı. Muhtemelen Beşiktaş'taki kariyer maçını çıkarmıştır. Fotoğraftaki iki kaptandan biri maça damgasını vururken diğeri Alman panzer ikilimizin Fink versiyonuna takıldı. Fink tuvalete giderken bile Alex'i savunacakmış izlenimi yarattı. Tek kelimeyle kusursuz oynadı ve Alex'in kendi sahasında olduğu pozisyonlarda ileri çıkıp gol aradı.
Maç öncesi kadro tercihini gördüğümde Mustafa Denizli'nin dünyanın en formsuz oyuncusu Tello'yu kesip küstüğü prensi Serdar Özkan'a dönmesine sevindim. İlk 20 dakika'da gol bulup rahatlamak amacıyla oyuna başlayan bi Beşiktaş vardı sahada. Bu dakikalar içinde Serdar Özkan'la çok net kaçırdığımız bi pozisyonumuz da var. Fenerbahçe ise ilk şoku atlattıktan sonra Fink'in Alex'i kitlemesiyle kanatlardan gelmeye çalıştı. Sağ kanat tahmin ettiğim gibi daha işleyen taraf oldu. Bu bindirmelerin birinde Gökhan Gönül yerde kaldığında hakem penaltı kararı verse kimse bişey diyemezdi. İlk yarı 20-45 arası dengede gitti oyun. 45. dakikada Alex'in direkten dönen frikiği de maçın kırılma noktasıydı bence. İlk yarının son dakikasında yenilen golle soyunma odasına 1-0 geride gitmek bi derbi maçta hiç istenmeyecek şeylerden biridir.
İkinci yarı artık bi klasik haline geldiği üzere Serdar Özkan'sız başladı -aslında iyi de oynuyordu- yerine Tello girdi. Yine ilk yarıdakine benzer bi baskısıyla başladık. Ve bu sefer son senelerdeki Fenerbahçe derbilerinde erkenden geriye düşme gibi bi durum yaşanmadığından dolayı taraftarımız bilindik performanslarından biriyle takımı resmen ileri itti. Beşiktaş'ın özellikle Türk oyuncularının maçı bu kadar istemesinin sebebi maç öncesi tweet'iyle Beşiktaşlıların gönlünde taht kuran Kâzım yaşam formundan başkası değildi. Maçın kahramanlarından İbrahim Üzülmez'in soldan bindirmesi ve sağ ayağıyla açtığı orta'ya gelişine mükemmel vuran Fink ikinci yarının başında takımımızı 1-0 öne geçirdi. Klasik gol sonrası geri çekilen Beşiktaş moduna bürünmeye fırsat kalmadan Tello-Bobo ikilisinin kişisel becerisi ve yol yorgunu Lugano'nun hatasıyla 3 dakikada double penetration ile 2-0 öne fırladık.
Fenerbahçe yüklenmeye, biz kontra kovalamaya devam ederken twitter kuşu Kâzım'ın kırmızı kart görmesiyle rahatladık. Zaten Fenerbahçe 10 kişi kaldıktan sonra yine bi İbrahim Üzülmez mahsulü bi organizasyonla oyuna inceci Yusuf'un yerine giren Uğur İnceman'ın ofsayttan attığı golle 3-0 öne geçtik. Bu sene hükmen 3-0 kazandığımız Ankaraspor maçını saymazsak 3 gol atılan ilk maçımız olması adına önemli bi goldü.
Bu kadar net bi skor beklemiyordum. Ancak Mustafa Denizli, taraftar, futbolcular üçgeninde kurulan pozitif diyalog bu skoru getirdi. Yazının başında maçın yıldızı İbrahim Üzülmez demiştim. Fink'e de haksızlık yapmak istemiyorum. Fenerbahçe'nin atardamarı Alex'i kesti attı. İbrahim Üzülmez'e 10 üzerinden 9.1 Michael Fink'e de 9.0 verebilirim. Sivok-Ferrari-Ernst şeytan üçgeni de sezonun başından beri -maşallah- harika oynayarak bu sonu kendileri hazırladılar. Artık bu performansları tüm Beşiktaşlılara sıradan geliyor. Bu galibiyetimizde emeği geçen başta teknik ekip ve futbolcular olmak üzere stadda gırtlağını patlatan televizyon başında dualarıyla destek olan herkesten Allah razı olsun. Son 7 maçta 7 galibiyet ile zirvenin götüne yapışarak yavaş yavaş geliyoruz. Ocak ayında Y1D1 virüsünden kurtulduğumuz an Beşiktaş için milat olacaktır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)