22 Kasım 2009 Pazar

Beşiktaş - Fenerbahçe #2

Kadro tercihinden tutun oyun içi dinamiklere, her oyuncunun sonuna kadar mücadelesinden maçın skoruna kadar harika bi gün oldu.

Maçın yıldızı 8 Aralık 2002 Ali Sami Yen deplasmanından beri ilk defa bu kadar verimli oynayan İbrahim Üzülmez'di. Mücadelesi zaten geldiği günden beri var, ama bu sefer resmen maçı istedi, sorumluluk aldı, top çaldı, orta yaptı -evet evet orta yaptı- yaptığı ortalardan 2 tane asist çıkardı. Muhtemelen Beşiktaş'taki kariyer maçını çıkarmıştır. Fotoğraftaki iki kaptandan biri maça damgasını vururken diğeri Alman panzer ikilimizin Fink versiyonuna takıldı. Fink tuvalete giderken bile Alex'i savunacakmış izlenimi yarattı. Tek kelimeyle kusursuz oynadı ve Alex'in kendi sahasında olduğu pozisyonlarda ileri çıkıp gol aradı.

Maç öncesi kadro tercihini gördüğümde Mustafa Denizli'nin dünyanın en formsuz oyuncusu Tello'yu kesip küstüğü prensi Serdar Özkan'a dönmesine sevindim. İlk 20 dakika'da gol bulup rahatlamak amacıyla oyuna başlayan bi Beşiktaş vardı sahada. Bu dakikalar içinde Serdar Özkan'la çok net kaçırdığımız bi pozisyonumuz da var. Fenerbahçe ise ilk şoku atlattıktan sonra Fink'in Alex'i kitlemesiyle kanatlardan gelmeye çalıştı. Sağ kanat tahmin ettiğim gibi daha işleyen taraf oldu. Bu bindirmelerin birinde Gökhan Gönül yerde kaldığında hakem penaltı kararı verse kimse bişey diyemezdi. İlk yarı 20-45 arası dengede gitti oyun. 45. dakikada Alex'in direkten dönen frikiği de maçın kırılma noktasıydı bence. İlk yarının son dakikasında yenilen golle soyunma odasına 1-0 geride gitmek bi derbi maçta hiç istenmeyecek şeylerden biridir.

İkinci yarı artık bi klasik haline geldiği üzere Serdar Özkan'sız başladı -aslında iyi de oynuyordu- yerine Tello girdi. Yine ilk yarıdakine benzer bi baskısıyla başladık. Ve bu sefer son senelerdeki Fenerbahçe derbilerinde erkenden geriye düşme gibi bi durum yaşanmadığından dolayı taraftarımız bilindik performanslarından biriyle takımı resmen ileri itti. Beşiktaş'ın özellikle Türk oyuncularının maçı bu kadar istemesinin sebebi maç öncesi tweet'iyle Beşiktaşlıların gönlünde taht kuran Kâzım yaşam formundan başkası değildi. Maçın kahramanlarından İbrahim Üzülmez'in soldan bindirmesi ve sağ ayağıyla açtığı orta'ya gelişine mükemmel vuran Fink ikinci yarının başında takımımızı 1-0 öne geçirdi. Klasik gol sonrası geri çekilen Beşiktaş moduna bürünmeye fırsat kalmadan Tello-Bobo ikilisinin kişisel becerisi ve yol yorgunu Lugano'nun hatasıyla 3 dakikada double penetration ile 2-0 öne fırladık.

Fenerbahçe yüklenmeye, biz kontra kovalamaya devam ederken twitter kuşu Kâzım'ın kırmızı kart görmesiyle rahatladık. Zaten Fenerbahçe 10 kişi kaldıktan sonra yine bi İbrahim Üzülmez mahsulü bi organizasyonla oyuna inceci Yusuf'un yerine giren Uğur İnceman'ın ofsayttan attığı golle 3-0 öne geçtik. Bu sene hükmen 3-0 kazandığımız Ankaraspor maçını saymazsak 3 gol atılan ilk maçımız olması adına önemli bi goldü.

Bu kadar net bi skor beklemiyordum. Ancak Mustafa Denizli, taraftar, futbolcular üçgeninde kurulan pozitif diyalog bu skoru getirdi. Yazının başında maçın yıldızı İbrahim Üzülmez demiştim. Fink'e de haksızlık yapmak istemiyorum. Fenerbahçe'nin atardamarı Alex'i kesti attı. İbrahim Üzülmez'e 10 üzerinden 9.1 Michael Fink'e de 9.0 verebilirim. Sivok-Ferrari-Ernst şeytan üçgeni de sezonun başından beri -maşallah- harika oynayarak bu sonu kendileri hazırladılar. Artık bu performansları tüm Beşiktaşlılara sıradan geliyor. Bu galibiyetimizde emeği geçen başta teknik ekip ve futbolcular olmak üzere stadda gırtlağını patlatan televizyon başında dualarıyla destek olan herkesten Allah razı olsun. Son 7 maçta 7 galibiyet ile zirvenin götüne yapışarak yavaş yavaş geliyoruz. Ocak ayında Y1D1 virüsünden kurtulduğumuz an Beşiktaş için milat olacaktır.

twitter'dan yazmaya benzemez, bakarsın öyle arrrrmuuuutttt gibi...

Hiç yorum yok: