16 Temmuz 2010 Cuma

Beşiktaş - Vikingur

Öncelikle şunu söyleyeyim; Dünya Kupası'da olsa içinde Beşiktaş yoksa o turnuva benim için heyecan katsayısı olarak 2-3 kademe düşüyor. 1 ay boyunca kupadan alamadığım keyfi dünkü UEFA Kupası Ön Eleme 2. turu maçı görünümlü hazırlık maçında aldığımı söyleyebilirim. Taraftar da takımı çok özlemiş olacak ki böyle bir maçta, böyle bir sıcağa ve neme rağmen, bu fiyat politikasıyla 25000 kişi geldi. Yapılan Quaresma ve Hilbert ve yapılması düşünülen Guti + forvet transferlerinin bilet fiyatlarını birebir etkileyeceği bu maçta anlaşılmıştır.

Takımı bu sezon ilk kez izleme fırsatım oldu. Daha önceki iki hazırlık maçını izleyememiştim. 1. dakikadan itibaren takımda Schuster etkisi görüldü. Geçen sene takımın iki ucu arasındaki mesafe 60-70 metredeyken bu sene bu mesafe olabilecek minimum seviyeye indirilecek. Basın toplantılarında söylenen buydu, maçta gözüken de bu oldu. Rakibin zayıf olmasının da mutlak bir etkisi vardır ancak Schuster maçtan sonra bu maç özelinde 5 hücumcu oyuncuyla çıkıldığını, diğer maçlarda elbet böyle olmayacağını ama sürekli hücumu düşünen ve önde basan bir takım yaratma çabalarında olduklarını tekrar belirtti. Maç, yeni transfer Quaresma'nın takıma alışması için yapılan hazırlık maçı kıvamında geçti. Quaresma aldı, Quaresma geçti, Quaresma trivela yaptı, Quaresma ayağının dışıyla orta yaptı, Quaresma ayağının dışıyla şut çekti. İlk maç itibariyle gözüken şey şu; Quaresma tribün performansını birebir etkiliyor. Top O'na geldiğinde tribünlere sessizlik hakim oluyor. En son bu duygular yaşandığında 100. yıldı ve o duyguları yaşatan oyuncu Sergen Yalçın'dı. Beşiktaş'ı özlediğimiz gibi, oyunu böylesine forse eden oyuncuları da özlemişiz. Eksi yönleri olmadı mı Quaresma'nın? Elbet oldu. Öncelikle takım arkadaşlarıyla henüz senkronize olabilmiş değiller. Ne bizim çocuklar Quaresma'yı anlayabiliyor, ne de Quaresma bizim çocukları anlayabiliyor. Mesela top İbrahim Üzülmez'e geldiğinde hemen savunmaya dönmesi gerektiğini, çünkü o topun mutlak suretle rakibe gideceğini öğrenebilmiş değil :) Hani derler ya kumaşı kaliteli. Aynen o hesap. 5-6 maç sonra uyum seviyesi yükselir ve daha da zevk veren bir Quaresma ve Beşiktaş izleriz.

Quaresma transferinden sonra şöyle kısaca bir de takımın ve taktiğin durumuna bakalım. İlk olarak eğer bu taktik ve mevcut oyuncularla sezona girilecekse (ki daha en az 2 transfer yapılacak) Allah Ernst'e sabır versin. Kontenjan sıkıntısı bu sene epey bel bükecek gibi duruyor. Dün Ferrari ilk 18'de değilken Zapotocny'nin kulübede olması kafalarda soru işaretleri yarattı. Ferrari gitse de kalsa da geçen seneki kadar yanyana oynama ihtimalleri kontenjan sorunundan dolayı olmayacak gibi duruyor. Burada can sıkan nokta İbrahim Toraman'ın defansın göbeğinde savruk görüntüsü ve tam bir saatli bomba havası vermesi. Genel yapı itibariyle sezon içinde çoğunlukla İbrahim Toraman-Sivok/Ferrari tandemi göreceğiz. Geçen sene takımın en çok güven veren pozisyonu defansken bu sene amatör bir takım karşısındaki görüntü hiç de ümit vermedi. Rıdvan'ı çok arayabiliriz sağ bekte. Tam da Schuster'in istediği rolde bir oyuncuydu. Ocak'a kadar Schuster de biz de beklemek zorunda kalacağız. Takımın delisi, takımın abisi, takımın herşeyi 90. dakikada sol bekten aldığı topta sağ açığa kadar koşup pası verdi, daha sonra topsuz koşuyu sürdürüp kötü pasa rağmen olanca gücüyle depar atıp takıma korner kazandırdı. Şu pozisyon bile İbrahim Üzülmez'in takım içindeki misyonunu, vazgeçilmez olduğunu gösteriyor. İsmail'in de bu durumdan pek memnuniyetsiz olduğunu sanmıyorum. Herhangi bir kıpırdanma yok şu ana kadar İsmail'de de... Defansın durumu buyken orta sahada Ernst, Fink'in sözleşmesinin dondurulmasıyla tek başına kalmış gibi şu an itibariyle. Necip bu sene yabancı sorunundan dolayı daha çok forma şansı bulacaktır. 2-3 hafta içinde gidecek kalacak yabancılar netleşir. Ondan sonra tekrar değerlendiririz ama Fink mutlaka takımda kalmalı diye düşünüyorum. Lig uzun, geçen sene Ernst'in ikinci yarıda ne hallere düştüğünü gördük. Ernst, Necip ve pamuk prenses Uğur'la kotarılabilecek bir bölge değil ön libero bölgesi. Elbet bir şeyler düşünülüyordur. Hücum bölgesi ise en şişkin bölgemiz. İlerleyen günlerde de hareketli günler bekliyor hücum hattını. Dünya Kupası'ndan sonra izne çıkan ve henüz takıma katılmayan iki isim Tello ve Holosko'da dahil edildikten sonra Bobo, Nihat, Quaresma, Delgado, Tabata, Tello, Hollosko olacak. Bu bölgeden en az 3 kelle gideceğini düşünüyorum...

Pankarttaki gibi ben de ilk duyduğumda aynı tepkiyi vermiştim. Guti geçtiğimiz neslin bana kalırsa en "underrated" oyuncularından birisidir. 90'ların başındaki Beşiktaş'tan Atom Karınca Rıza Çalımbay'ın alınmasıyla eşdeğer tutuyorum bu transferin değerini... Vikingur maçındaki kısacık 90 dakika gösterdi ki Delgado ve Tabata ile halledilebilecek bir sorun değil oradaki sorun. Quaresma gibi teknik ve taktik bilgisi yüksek bir oyuncuyla hem Quaresma'nın hem yeni gelecek transferin değeri arttırılabilir. Zaten teknik ekibin düşündükleri de bu doğrultuda sanıyorum... Bir de son bir hamleyle Guti'nin önüne hızlı bir forvet alınacağını düşünüyorum. Önümüzdeki 2-3 hafta çok şeylere gebe. Yukarıda da dediğim gibi gidenler kalanlar belli olduktan sonra takım ve taktik tekrar değerlendirilir ama mevcut takımdan Delgado, Holosko, Tello ve Zapatocny gitmeli, kalan 8 yabacıya yeni transfer olan ama takımdaki yabancı sınırlamasından dolayı sözleşme imzalatılamayan Hilbert eklenecek. 9 yabancı + Guti. Yine 10 yabancı olur. Forvete yabancı isim alınacaksa gitmesi gereken isim Fink değil Tabata olmalıdır. Bu sıkışıklıkta defans göbeği ve forvete 2 de Türk alınırsa harika bir sezon geçireceğimizden şüphem yok. Sezonu açtık, haydi vira bismillah...

Hiç yorum yok: