17 Ağustos 2010 Salı

Beşiktaş - Helsinki

Maç öncesi kadroları gördüğümde Schuster'in içine Mustafa Denizli'nin kaçtığına şüphe ettim. Bucaspor maçı kadrosuna göre 5 değişiklik, ilk 11'de 3 yerli ve 8 yabancı. Herhalde teknik ekip dışında hiç kimse bunu ön göremezdi. Gönderilmesi düşünülen 2 isimden Hilbert en azından karar bu maça göre alınacaksa kafalarda "acaba göndermesek mi" sorusunu etkili oyunuyla oluşturmuştur. Tabata ise yine evlere şenlikti. Yapılacak muhtemel yabancı transferine göre Beşiktaş formasıyla son maçı olabilir bu maç. 90 dakikanın özeti olarak şunu diyebiliriz; 90 dakika kapanan bir rakip, 90 dakika boyunca sabırla paslaşan, teknik özellikleri zayıf iki Türk Ekrem ve İsmail'in atakları baltalamasıyla sonuç alamayan Beşiktaş. Yine de etkili ayaklarla sonuca gidilmesi bilindi ve korkulan başımıza gelmedi. Quaresma'nın asistiyle gelen gol ve üstüne Quaresma'nın harika golü. Uzun zamandır böyle zekice bir gol görmemiştim Beşiktaş formalı birinden. Gol sonrası sevincini Süreyya abiyle paylaşması, taraftarlarla diyaloğu, taraftarın kendisini özel hissettirmesinden sonra gelen en önemli artılar. Quaresma ve Guti oynarken keyif alıyor, taraftarı mutlu etmek istiyor ve bu bir şekilde skora yansıyor.

Şu manzaranın oluşmasında başta Serdal Adalı ve Cengiz Zülfükaroğlu olmak üzere kimin emeği varsa Allah razı olsun. Cenk'e de teşekkür etmek lazım. 90 dakika top gelmeyen bir maçta konstantrasyonunu yüksek tutup belki de rövanşta başımızı çok ağrıtacak bir skor olan 2-1 ile Finlandiya'ya gitmemizi engellediği için. Transfer sezonunun bitmesine tam 2 hafta kaldı. Rövanş öncesi de avantajlı skor yakalandı. Şimdi gözler ligin Bülent Uygun'la birlikte en antifutbol oynatan iki takımından biri olan Abdullah Avcı'nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde...

yere yatsanaaa, yere yatsanaaa
Abdullah Avcı, yere yatsanaaa

2 yorum:

AcıbadeM dedi ki...

90 dakika boyunca neredeyse hiç yere yatmayan Cenk'in o son dakikadaki pozisyonu kurtarması geceye dair çok önemli bir ayrıntıydı...

Smyrna dedi ki...

kesinlikle abi. genlerinde de kalecilik var cenk'in. göztepe'nin efsane kalecisi ali artuner'in yeğeni olur kendisi. ayrıca çok net hatırlamıyorum ama sanırım 16 yaşındayken bize karşı türkiye kupası maçında alsancak stadı'nda kaleyi korumuştu. o maça da okuldan kaçıp gitmiştim :)