Seçim sonuçlandı, üstünden 4 gün geçti, o sırada finallerim bitti. Tekrar Beşiktaş'ımla başbaşa kaldım. Okuyorum, sadece yazılanları okuyorum. Arada da buraya gelip içimi döküyorum. Zira elden başka birşey gelmiyor. Beşiktaş kirlendi, çok kirlendi. Seçim öncesi bir yazımda siyahı yaşıyoruz, beyazı arıyoruz demiştim. Beyazı bulamamayı bırakın, tünelin ucu bile simsiyahtı. Aksu'nun olmayacağı, olamayacağı belliydi. Ama işte Beşiktaş umuttur. Biz de her ne kadar sonu önceden belli olsa da umudun peşinden gittik. Sonunda kahrolacağımızı bile bile. Beşiktaş'ın gerçek sahibi 22000 kongre üyesidir diyen ve bunu yutan bir taraftar müsvettesine sahipken şimdi de büyük şef Erdoğan D.'den bir aforizma daha geldi şu Gençlerbirliği maçında 20.15'te stadı terketme protestosuyla ilgili. "İsterse tüm stad yolda yürüsün, o hiç önemli değil. Oğlum parasıyla 2200 sporcuyu besliyor." Bu rezil rüsva insan müsvettelerine çıkıp da ulan siz kimsiniz, siktirin gidin Beşiktaş'ın başından demedi, diyemedi. En çok içimi acıtan da budur. EkşiBeşiktaş'ta, 20.15 kampanyası başladı, "abilerin" oyuncağı olan Forza açıklama yaptı, staddan çıkılmayacaktır. Forza öyle bir protesto organize etmemiştir diye. EkşiBeşiktaş yazarlarından Jessie gördüğü tepkilerle belki de aldığı tehditlerle televizyonlara çıkmış olmanın verdiği bi sima olarak tanınmışlıkla protestoyu bıraktığını, Beşiktaş'ın sağlığından daha önemli olmadığını açıkladı. Sonuna kadar da haklı, 3-5 gözü dönmüş ya da Beşiktaş'ın sahibi tarafından gözü döndürülmüş 3-5 çapulcu "hoop bilader, nereye?" diye adama dalsa bunun hesabını kim verecek, vebalini kim ödeyecek? Kimse. Gerçek Beşiktaş taraftarı olarak sindik, sindirildik. Stadda yeter diye bağırırken kongre simsarları tarafından dayak yedik, şeref tribününde oturan şerefsiz ağzından salyalar saça saça kendi taraftarına küfür etti, İbrahim Kızıl'a 15-20 milyon € peşkeş çekti. Biz de daha olmadı ağam, daha yetmedi. Sikilmedik daha kulak arkamız var, orayı da becer öyle git diye Sayın Süleyman Seba'nın 16 yıl başkanlık yaptığı koltuğu 3 yıl daha bu yaşam formuna verdik. Aslında verdiğimiz koltuk değil Beşiktaş'tı. İnanın içim o kadar dolu ki, canım o kadar yanıyor ki. Yarın Beşiktaş'ın maçı varmış. Kimin Beşiktaş'ının? Benim Beşiktaş'ım 31 Ocak 2010 günü bu Y1D1 virüsünden kurtulana kadar karantina altına alındı. Yine maçlar izlenecek, yine eleştiriler yapılacak, kulüp düzlüğe nasıl çıkarılır, boşuna olduğu bilinse de onun üzerine yine kafa patlatılacak. Ama artık 31 Ocak 2010'dan itibaren yapılabilecek belki de tek şey kaldı. Kombine alma, aldırma. Kongre üyesi ol.
Kalbimin en orta yerinde
Büyük bir yangın var
Alevler içinde
Beşiktaş, sana yemin olsun
Bitmeyecek sevdan
Mezarımda bile...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder