2 Nisan 2010 Cuma

Ankaragücü - Beşiktaş

Son 15 karşılaşmadan 14'ünü kazanıp 1 beraberlik aldığımız Ankaragücü karşısında hafta içi gelen şok sakatlık haberleri can sıkıcıydı. Tello, Ernst, Ferrari, Nihat, Nobre, Tabata... Takımın nasıl bir düzen içinde çıkacağı, kimlerin oynayacağını düşünmekten çok şu imkansız fikstürden nasıl şampiyonluk çıkaracağımızı hesaplamaya çalışıyordum. İlk 11'den 4 oyuncunun sakat olduğu maçta Mustafa Denizli'yi sezon başından beri nadir takdir ettiğim maçlardan birini oynadık. Takımı 433 oynatacağım diye kasmamış, 352 ye dönmüş, 100. yıldaki kadromuzda aynı görevi 7 yıl sonra tekrar İbrahim Üzülmez devralmış, Kaan Dobra'nın boşluğunu da 360 derece Ekrem'le doldurmaya çalıştık. Aslında sezon başından beri 433 oynayan bi takımın hafta içi yapılan idmanlarda bi anda 352'ye dönmesi takdir edilesi bir olay. Yine de futbolun kağıt üzerinde oynanmadığını bir kez daha gördük. Fink-Necip-Uğur üçlüsünden oluşan orta saha ofansif anlamda o kadar silik oynadı ki, Bobo ve Holosko defalarca orta sahaya gelip top çıkarmaya çalıştılar. Top gelen pozisyonlarda da gerek Ekrem'in gerekse İbrahim'in ofansif açıdan sınırlı oyuncular olması nedeniyle çoğalamadığımız için Bobo ve Holosko oyuncu değişiklikleri gelene kadar 4e 5e 2 hücum yapmak zorunda kaldı. Necip ve Fink çok sönüktü. Uğur geçen maçtan sonra bu maçta da biraz kıpırdandı ama hâla Beşiktaş orta sahasında oynayabilecek kalitede bi oyuncu değil.

İkinci yarıda Serdar Özkan, Yusuf değişiklikleri biraz topu tutmamızı sağladı ama 2. yarıda da Ankaragücü etkili olan taraf oldu. Yanlış hatırlamıyorsam 71. dakikada Türk futbol tarihinin Gökhan Zan'dan sonra en kötü defansı İbrahim Kaş Vassell'i biçti ama hakem korneri gösterdi. Burada Ankaragücü'nün hakkı yenmiş gibi dursa da ilk yarıda Jerome Rothen'e yan hakeme gözlük işareti yaptığı için net bi şekilde sarı kartı gösteren hakem aynı netliği 25. dakikada yine Rothen'in bu sefer kendisine yaptığı harekette gösteremedi. 25. dakikada 10 kişi kalan Ankaragücü önünde bu eksik kadroyla daha değişik bir maç çıkarabilirdik. Ne kırmızı çıktı, ne penaltı verildi. Maç da başladığı gibi 0-0 bitti. Şöyle bir fikstüre bakıyorum, Nihat-Ferrari ikilisinin 4 hafta, Tabata'nın 6 hafta, Ernst ve Tello'nun 2 hafta sakat olduğu kadroya bakıyorum biz geçen hafta İnönü'de Eskişehirspor karşılaşmasında elimize aldığımız şampiyonluk şansımızı Ankara'da Ankaragücü önünde bıraktığımızı söylüyorum. Bu sene Şampiyonlar Ligi'nin nasıl büyük bir pazar olduğunu tekrar yaşayarak öğrendik. 15 + milyon euro net bir para girdi kasamıza. Cumartesi, Pazar, Pazartesi rakiplerimizden çıkan sonuçlar nasıl olursa olsun şampiyonluk şansı Kaf Dağı'nın arkasında kalsa bile en azından 2.lik için mücadele etmeliyiz.

2 yorum:

memo dedi ki...

Tokat geliyor kiwi yanağı hazırla :D

Smyrna dedi ki...

rahat ol aslan kral :D