14 Aralık 2009 Pazartesi

Manisaspor - Beşiktaş #2

Maç öncesi herşey çok güzeldi. Önce Bornova Metro'da Şairler Parkı'ndan Ege ile buluşma, ardından Ekşi Beşiktaş'tan Eser Gökulu'nun bizi gelip alması ve arabayla biraz da bilet kalmaz korkusuyla erkenden yola koyulmamız. İzmir'den çıkmadan önce üzerimizdeki kalın şeylerin etkisiyle terlememiz Manisa yolculuğu öncesi bizi ümitlendirdi. Ama Manisa'ya varınca işin öyle olmadığını anladık. Saat 3 gibi şehre vardığımızda hava 8 dereceydi ama hafiften esen rüzgarın geceyi mafedeceği belli olmuştu. Önce o soğukta şehir merkezine 15-20 dakika yürüyüp Manisa kebaplarını mideye indirdik. Restaurant'ın ortasındaki lavabo ise hepimizi dehşete düşürdü :) Kebaplardan sonra spor niyetine bi 15-20 dakikalık daha yürüyüş ve stad önü. Yavaştan kalabalıklaşan atmosfer ve içimizi ısıtmak için derme çatma bi büfeden plastik bardaklar içinde alınan çaya 1'er lira veriş. Gözlerimiz Sir Winston Tea House tabelasını aramadı değil. Saatler 5 buçuk civarını gösterdiğinde biz arabaya geçmiş kaloriferde ısınmaya çalışıyorduk, hava kararmıştı bile.

Saat 6 gibi Antalya'dan ve İstanbul'dan gelenler oldu. Ege onlarla tanıştırdı, biletler alındı. Hoşbeş muhabbet, gırgır şamata derken kapılarda itiş kakış başladı. Yanımızda bayanların da olmasıyla stada erken girelim dedik, iyi ki de öyle yapmışız. Maçı TV'den izleyen arkadaşlardan aldığımız habere göre stad turnikeleri patlamış, ayılanlar, bayılanlar, ezilenler olmuş. Turnikelerde bu hengameler yaşanırken biz de bağırarak kendimizi ısıtmaya çalışıyorduk. Maçın başlamasına 10-15 dk kala stad skorboard'unda sıcaklık 6 dereceydi. Oyuncular ısındı, soyunma odasına gitti. Bizim tribün beklemediğimiz kadar doldu. Sahada İsmail'i, Bobo'yu, Ernst'i, Ferrari'yi, Sivok'u görüp mutlu olduk. Düdük çaldı, 3'lü girdi. Ardından tribün sustu. Biz, son yılların en kötü tribün performansı diye düşünürken gelen mesajlarda tribünün gayet iyi olduğu söyleniyordu. Biz de anlam veremedik. Oyun olarak sahada hiç bişey yoktu. Bobo İbrahimovic'vari bi gol attı. Neden Bobo, Bobo diye yıllardır götümü yırttığıma hak verdirircesine güzel bi goldü. Ardından hemen gelen Manisaspor golü, hem gol orucumuzu bozdu hem de oyun planını alt üst etti. Ondan sonrası Mustafa Denizli'nin 70 dakika maçı aynen bizim yaptığımız gibi ellerini bağlayıp izlemesi, Tabata'yı, Serdar Özkan'ı kenarda unutması, Nihat'ın abuk şutları, Fink'in, Ekrem'in, İsmail'in, Tello'nun, İbrahim Toraman'ın, Rüştü'nün ve hatta Ernst'in kötü oyunuyla geçti. Takımda ayakta kalan iki isim Ferrari ve Sivok oldu. Onlar da son dakikalarda oyundan düştüler. Dondurucu soğukta bizi hiç de tatmin etmeyen bi oyunla ve bu oyunun skora yansımasıyla beraberlikle döndük.

Maç bitişi Manisasporlular çıktıktan 1 saat sonra çıkabildik. Arabaya doğru yürürken tüm eklemlerimiz ve ayak altlarımız ağrıyordu. Arabaya bindik, İzmir yerine İstanbul tarafına döndük. Hatayı anlayıp doğru yola girdik. Sıfır ışıklı bi yolda 40'la 50'yle kıyıdan köşeden, arabanın verdiği sıcaklıkla yayıla yayıla geldik. Bu güzel deplasman için Ekşi Beşiktaş'tan Eser Gökulu'ya ve Şairler Parkı'ndan Ege'ye teşekkürlerimi sunuyorum...

2 yorum:

Şairler Parkı dedi ki...

-yap baba
-döverim

Güzel anketti:)

Ege

Smyrna dedi ki...

haha :D

abla da güzeldi ama :D